Sit Alanı'nın Seyir Defteri

Ha-talı sektör

Son birkaç saattir bir IBM Thinkpad’i “fabrika çıkışı” haline çevirmek için savaşıyorum. Neden bilmiyorum, fabrikada kendisine yüklenen programlar tam 7 CD’den oluşuyor (Phantasmagoria mübarek).

“Kurulumda bir hata oldu” ifadesinin aslında CD’yi okuyamadığı anlamına geldiğini çözmek için birkaç kez o CD’den boot etmem gerekti. Her yüklenişin dakikalar sürdüğünü söylememe gerek yok. 1. CD’den farklı bir marka bir kopya bastım, onu atladık, 2-3-4-5 derken 6. CD’de yine tekledi — “tüm puanlarınızı kaybettiniz, hiç puan toplamadan başlangıca dönün” kartı çekmiş gibi oldum.

Anılar #n kasedinden, OS/2 Warp 3’ü disketten kurma seanslarımızı hatırladım. 30+ disketle yaptığımız kurulumun olmadık yerlerinde disket sürücü ıkınır, sonunda okuyamadığını belirtir, biz de “bad sector”lere saydırıp yeni bir disket hazırlar, başa döner tekrar kuruluma başlardık. Bazen durum öyle acıklı bir hal alırdı ki, daha önce sağlam olan disketler tekrar tekrar kurulumda sıranın kendilerine gelmesini beklerken havadan nem kapıp telef olur, bizi de telef ederdi.

Sabaha az kaldı, bir daha tekleme artık, kafanı kırarım.

Azureus’a uzaktan kumanda

Java direncimi kıran Azureus‘u uzun süredir sunucu servisi tadında çalıştırmama karşın, ona uzaktan eriştiğimde kumanda etmemi sağlayacak tatminkar bir arayüz bulamamıştım. Web/telnet arayüzü gibi alternatifler kesmemişti, ben sürekli sağ alt köşede sistem çekmecemde oturan ve imleçle üzerine geldiğimde bana bilgi veren bir kurbağa istiyordum.

Geçenlerde 2.5.0.0’a güncellerken AzSMRC‘ye rastladım ve aradığımı buldum. İki parçadan oluşuyor. Birini sunucuda çalışan Azureus’a eklenti olarak kuruyorsunuz, diğerini onu kumanda etmek istediğiniz bilgisayar(lar)a kuruyorsunuz. Sadece bir kişi değil, n kişi erişebiliyor uzaktan. Farklı kullanıcılar tanımlayıp, onlara aynı anda çekebileceği dosya/bant genişliği sınırları getirebiliyorsunuz.

Arayüzün can sıkabilen ufak tefek hataları var ama hiçbiri engelleyici değil, çevresinden dolanabiliyorsunuz, oldukça kullanılabilir durumda. Yami.

Dağıtım kurma mevsimi

LKD standlarından uzak kala kala, uzun zamandır dağıtım denemediğimi farkettim. Eskiden yeni çıkan birçok sürümü dener, iyi-kötü fikir sahibi olabilecek kadar bilgi sahibi olmaya çalışırdım. Sanıyorum son zamanlarda o kotayı Pardus’la fazlasıyla dolduruyorum >8-]

Biraz da elalem napıyor takip etmek lazım diyerek SuSE ve Kubuntu‘nun en bi son sürümlerinin alıp, elimdeki boş bir bilgisayara kurdum. DVD güzel bişi — n tane CD ile uğraşma ya da CD’ye sığdırma derdi kalmadı sayesinde. Kim şimdi o kadar CD’yi basıp kurulum sırasında değiştirecek üşengeçliğine de sığınamaz oldum tabii :)

Her ikisi de o kadar kolay kuruluyor ki… Yakın zamanda Windows kurma işkencesine maruz kalmış bir insan olarak kendimi uçakta birinci sınıf uçuyormuş gibi hissettim :). Hele Kubuntu’nun öncelikle LiveCD’den açıp kurulum programını onun üzerinden çalıştırmasına hayran kaldım. Harika bir fikir. Bilgisayar Linux kurulurken o işe kilitlenmiyor, eliniz kolunuz bağlı oturmak yerine bilgisayarı kullanabiliyorsunuz. Kurulunca bilgisayar nasıl olacak diye kurcalamanın yanı sıra internete bağlanıp hayatınızı :) da sürdürebiliyorsunuz. Ama bir eksiği var kadı kızının, insan bir tane oyun koymaz mı kardeşim?! Kimse halkın sesini *:) dinlemiyor, sonra deyip oyalıyor. Bilgisayar kurarken oyun oynamak istiyoruz!

Gıcık lisanslara sahip programların (Sun Java, Macromedia Flash, vs) dağıtım CD’leri ile beraber gel(e)me(me)si genel bir sıkıntı yaratıyor. Bunların yazan firmalar, gelsin benim sitemden indirsin, lisans anlaşmamı “I Agree” tuşuna basarak kabul etsin diye kıvranıyor (yasal ne geçerliliği varsa artık). Dağıtım şöyle kutudan hazır çıksın, oradan buradan sürücü/program toplamayalım istiyoruz di mi… SuSE buna güzel bir çözüm bulmuş. Paket seçimlerini yaptıktan sonra -seçtiyseniz- gıcık programların lisans anlaşmalarını birbir çıkartıp karşınıza onaylatıyor ve kuruyor otomatik.

Teknoloji gelişiyor mirim…

Bir kere memur, her zaman memur

Tam 12 saat (yazı ile oniki) boyunca ADSL hattımız kesildi. Dün akşam saat 21:45’ten sabah 09:45’e kadar. Türk Telekom’un müşteri hizmetlerini aradığımda aldığım tek yanıt ise “santralinizde arıza var, çalışmalar sürüyor efendim, en kısa zamanda düzeltilecek” oldu. Türk Telekom mühendislerinin bir santraldeki arızayı ancak 12 saatlik bir çalışmayla düzeltebilecek olmanlarına inanasım gelmiyor. Tüm gece süren çalışmaların sabah memurus mesai başlangıcından çok kısa bir süre sonra sonuçlanmış olması ne büyük tefadus.

Perl diil buz dağı

Bir tane perl programı kurayım dedim, görünürde bir perl modülü gerektiriyordu ne de olsa. Her perl modülünün arkadaşlarını çağırması sonucu 16 modül birden kurmamla sonuçlandı. Ciyak.

Slackware ve paket bağımlılıkları

Slackware‘in paket yönetim sisteminin paketlerin birbirlerine olan bağımlılıklarını takip edip kullanıcıyı bu konuda yönlendirmemesi genel bir eleştiri konusu. Hatta bazı kafirler, o nedenle Slackware’in paket yönetim sistemi olmadığını bile düşünür :). Oysa ne yaptığınızı bildiğiniz takdirde bağımlılık cehennemi denilen kavramla hiç karşılaşmadan mutluca yaşamınızı sürdürmenizi sağlıyor.

Bugün slackdeptrack yazılımına rastladım. Slackware sisteminizi analiz ederek paket bağımlılıklarının bir dökümünü çıkartıyor. Sonuçları HTML biçiminde bir tablo halinde alabileceğiniz gibi, Graphviz ile şema halinde de görebiliyorsunuz. Gerek duyduğunuzda göz atabilmeniz için faydalı bir araç.

Stargate SG-1’den yeni “import”

Stargate SG-1 9. sezon ile beraber çekirdek ekiple oynamaya başladığından beri, yeni sezonları çekilmeyen bilimkurgu dizilerinde rol almış güzel insanlar ile taze kan aşılamaya çalışıyor. Kısa ömürlü Firefly‘da görüp pek beğendiğim Morena Baccarin en az birkaç bölüm sürecek bir rolle diziye geldi. Miyam.

Pluto sen gönüllerimizin gezegenisin

Onlar seni harcamış olabilir ama biz hiç unutmayacağız :)

Namlı’nın namı

Namlı favorilerimden biri olmasa da ara sıra sebzeli tavuk jambonundan alıyordum (Polonez’inki fazla lastik gibi). Hatta birkaç kez salam ve pastırmasından da almışlığım vardır herhalde.

Gürer‘den gelen bu reklamı gördükten sonra, kendileriyle tüm ilişkilerimi kesmeye karar verdim.

Canlı canlı Blues Traveler

Konserlerini dinlemekten en çok keyif aldığım gruplardan biri Blues Traveler. Enfes harmonika, vokal ve gitarlar eşliğinde doğaçlamalarına doyulmuyor. En güzeli, grubun konserlerinin kaydedilmesine ve dağıtılmasına izin vermesi. Internet bağlantısını boş buldukça “megabaytlarım sağolsun” diyerek indirip dinliyorum konserlerinden. “Görmemişin DVD yazıcısı olmuş” yaklaşımının da etkisi var tabii.

Haftasonu bir toplama konser torrenti gözüme çarptı. Normalde toplamaları sevmem, konser konser dinlemeyi tercih ederim. Ancak bu toplama gerçekten aşmış, bilumum konser kayıtlarından derlenen 9 CD bazıları belki sadece bir-iki konserde çalınmış onlarca cover parçayı da içeriyor. All Along the Watchtower’dan Freebird’e neler neler yok ki…

Tek tek konser dinledikçe aynı parçalara denk gelip bayıyorum diyorsanız ya da Blues Traveler konserleri ile tanışmak istiyorsanız kaçırılmayacak bir fırsat.