Öyle bir seyir defteri…

IMDb’yi nasıl bilirsiniz?

17 Ekim 2005 Pazartesi, 16:34

Ne kadar zamandır kullanırım, bir topluluk hareketi ile başladığını, köklerinin bu kadar eskiye dayandığını bilmiyordum. Usenet‘in rec.arts.movies haber grubundaki sinemaseverler listeler olarak başlatmış, 1990’da birkaç betikle taranabilir hale gelmiş, 1993’te web sitesi açılmış.

Gökten düşmedi bu bilgiler tabii, bir filme bakmak için girdiğim IMDb sitesinde veritabanlarının taranabilir bir hale geldiği 17 Ekim’i (bugün) doğum günü kabul ederek 15. yıldönümlerini kutladıklarını gördüm. Sonra bağlantı, bağlantıyı kovaladı…

Film / TV | IMDb’yi nasıl bilirsiniz? için yorumlar kapalı
 

Nerede kalmıştık?

16 Ekim 2005 Pazar, 11:32

Bir aya yakındır hangi kitaba başlayacağıma karar veremediğimden kitap okuyamadım. Hiç yeni bir seriye başlayasım yoktu. Bir yıl aradan sonra (4. kitabın şokunu yeni atlatabiliyorum) Dune serisine çok methedilen Dune’un Kafirleri ile devam ediim dedim fakat bir önceki kitabın çevirisini beğenmediğimi hatırlayarak, Ekin‘in tavsiyesine uyup Kabalcı’nın baştan çevirmesini beklemeye başladım.

O mu olsa, bu mu derken sonunda elime Drow Kızı’nı aldım. Sürpriz, sürpriz… Tarihsel gelişim olarak Drizzt sülalesinin Karanlığın Kuşatması kitabının drow şehri Menzoberranzan‘ı bıraktığı yerden fork ediyormuş. Farklı yazar, farklı seri ismi olduğundan aklıma gelmemişti. Kısa özetlerini de okumayı sevmiyorum kitapların, başka bir (okumadığım) kitabın bıraktığı yerden devam ediyorsa önceki kitabın sonuna dair bilgiler içerebiliyor. Internette biraz daha “okuma listesi” aranmalıydım!

Neyse :-), kısaca körün istediği bir göz olayı ile mutlu biçimde üç kitaplık bir seriye başlamış oldum. Drowsal açıdan birkaç ay daha rahatım. Zaten o sırada gel-git olur, başka taraflara savrulurum.

Kitap | Yorum Yok »
 

Gıcık tepsiler bittiii

14 Ekim 2005 Cuma, 22:42

Bulaşık teli ne güzel bir alettir öyle yaw… Bulaşık süngeri ile denersin olmaz. Kaynar su döker beklersin, bana mısın demez. Sonra “ultimate” silah — bulaşık teli devreye girer ve yapışmış artıklar nasıl da süt dökmüş kediye döner.

(Hayır efenim teflonlarınızı telleyemezsiniz, yoksa teflonlarınız da sizi teller ve zaten teflonunuzda kullanmaya gerek duyuyorsanız o teflonu atıp yenisini almanın zamanı gelmeyi bırakın geçmiş demektir).

Yimmek | Yorum Yok »
 

Pasifik’te Cehennem

14 Ekim 2005 Cuma, 19:44

Savaş filmleri ve ıssız adada mahsur kalma filmleri kabak tadı verdiğinden uzun zamandır izlemiyorum. Enine boyuna binlerce kere işlenerek canı çıkarılmış bu konularda izlediğim filmler artık bana sadece baygınlık geçirtiyor.

İsmi hiç umut vermeyen bu film ise her ikisini de içermesine rağmen beni kendisine hayran bıraktı, televizyona kilitlenmiş biçimde izledim. İkinci Dünya Savaşı sırasında bir Amerikan ve bir Japon askeri ıssız bir adaya düşüyorlar. Ne Japon İngilizce, ne de Amerikalı Japonca biliyor. Sadece iki aktörle ve neredeyse tek mekanda geçen filmde çok az konuşma var, Japonca’ları zaten anlayamadım — keşke İngilizce de bilmiyor olsaydım (altyazıyı boşverin). Çok çok beğendim.

Film / TV | Yorum Yok »
 

Fairfield Parlour – From Home to Home

14 Ekim 2005 Cuma, 18:13

Kaleidoscope’un farklı bir isim altında kaydettiği bu albüm belki de bugün müzikte aradığım her şeyi verdi. Hafif Magna Carta’yı ve Fairport Convention’ı andırdı bana. Buram buram İngiliz folku kokan mutlu ve hüzünlü bir müzik. Yumuşak bir vokal, klavye, flüt, akustik gitar ve melotron müziğe çok şey katıyor.

Musiki | Yorum Yok »
 

PDF, Yazdırma, Fakslama Blues

14 Ekim 2005 Cuma, 12:44

Aaarrgghh…

Uzaktan ayarladığım bir faks sunucusunu test etmek için KPDF‘ten bir dokümanın sayfalarını fakslıyordum. Adamların canı sıkılmasın diye de her defasında farklı sayfa…

5. sayfada bizim (yerel ağdaki) HylaFAX “Could not reopen converted document to verify format” dedi. Bir daha dene, yok olmadı. Haydaa… orasını kurcala, burasına bak derken farkettim ki doküman zaten 4 sayfaymış! Ben olmayan 5. sayfayı fakslamaya çalışıyormuşum.

Olmayan sayfayı hiçbişi olmamış gibi paketleyip faksa yollayan KDE ailesini seviyoruz.

Gezegen | 2 Yorum »
 

Ülker beşlerken kafamdan geçenler

13 Ekim 2005 Perşembe, 21:57

* Basketbolu özlemişim, Türkiye Kupası maçlarını izleyecek vaktim olmamıştı. NTV almış bu sene lig maçlarını, bol bol kaliteli yayın izleyeceğiz demektir.

* Cumhurbaşkanlığı Kupası neden böyle abuk bir zamanda oynanır? Geçen seneki başarılarından dolayı iki takım bu maçı yapıyor. Niye yeni sezonun öncesi? O takımlarda oynayanların bir kısmı ayrılmış, yenileri gelmiş, daha takımlar da oturmamış. Çok anlamsızlaştırıyor kupayı bence.

* Efes’in 7 numarası Ender Arslan’a yıllardır sempati duyuyorum, ilgiyle izliyorum. Bir türlü Efes’in ilk 5’e yerleşemedi. İstenilen sürekliliği kazanamadı, fiziğinin cılızlığı hep göze battı. Petar Naumoski’yi andırdı bana hep ama bir türlü andırmanın ötesine geçip bir üst seviyeye atlayamadı. Yine Efes onun önüne bir point guard almış. Belki artık Efes sevdasından vazgeçip, çok daha fazla süre ve sorumluluk alabileceği takıma gitmeyi düşünmeli.

* İyi birçok Türk oyuncunun büyük takımlarda toplanarak kenar sırasını ısıtmalarına, çok az süre almalarına ve potansiyellerini harcamalarına sinir oluyorum. Keşke NBA’deki gibi bir “ücret tavanı” uygulaması, uzun kontratlar, takaslar olsa. Keşke bu oyuncular basketbol maçı oynamayı, ipleri kendi ellerine almayı daha çok sevseler.

* Ömer Onan daimi gözde oyuncularımdan. Hızlı hücüma fişek ;-) gibi fırlayışından büyük keyif alıyorum.

* “Batur Abi”nin maç yorumlarını sevmiyorum, sevemiyorum, kusuyorum. Tüm maçları Murat Murathanoğlu ile Kaan Kural anlatsın!

* Ülker yine yeniden sil baştan takım yapmış. Güzel de olmuş, bakalım ne kadar istikrarlı olabilecekler. Efes ne kadar süreklilikle başarı kazanmaya çalışıyorsa, Ülker tam tersi. Orhun Ene, Harun Erdenay ikilisinden sonra birkaç yıl üstüste takımın karakterini oluşturacak kadar kalan hakim oyuncu hatırlayan var mı?

* İyi ki döndün Mirsad. 8 yıl olmuş gideli (yaşlanıyoruz yaav) ama yıllar hiç eskitememiş.

* Federasyon düzenli istatistik tut ve yayınla artık 01-15-15-01-10-sız!

* Federasyon deyince… Keşke Erman Kunter milli takımın başında kalsaydı.

* Daha çok maç, daha çok hata payı, daha az antrenman istiyom! Hep aklıma bir ara Efes’te oynayan ve daha sonra NBA’e giden Mark Pope (umarım başkası ile karıştırmıyorumdur) geliyor. Avrupa’da antrenmanlar arasında maç yapıyorduk, NBA’de ise maçlar arasında antrenman yapıyoruz demişti.

Basketbol | Yorum Yok »
 

Yine Yeniden Outbreak

12 Ekim 2005 Çarşamba, 23:18

Outbreak bugüne kadar izlediğim en iyi aksiyon aromalı salgın hastalık filmi. Zamanında ilk izlediğim VCD’lerdendi, daha sonra dönem dönem tekrar seyrettim. Başka bir film seyretmeyi planlamama rağmen televizyonda rastlayınca yine kendimi kaptırmış ve n+1. kere seyrediyor buldum.

Dustin Osman, Rene Russo, Cuba Gooding Jr., Kevin Spacey, Morgan Freeman, Donald Sutherland. Daha ne olsun… beğendiğim ne kadar artiz varsa hepsini bir araya toplamışlar. Aralarından en sevdiğim de başrol oynuyor. Hızla yükselen ve bitmeyen bir tempo ile o iki saatin nasıl geçtiğini anlayamıyorum bile.

Film / TV | Yorum Yok »
 

Brrr… kış geliyor

12 Ekim 2005 Çarşamba, 08:59

Hava iyice soğumaya başladı. Ankara için beklenen bir sonbahar… Gündüzleri binalar soğuk, sokaklar daha sıcak. Gece güneşin yokluğunda toptan soğuk. Dün kalorifer yakmaya başladım bile.

Eskiden kışları pek severdim. Serinlemek için ek çaba harcamak gerekmezdi. İnsanlar erkenden kabuklarına çekilirdi, geceleri kafamı dinlerdim. Şimdi ise rolleri değiştik gibi… Daha çok “doğal” aydınlık sever oldum. Herhangi bir ek korunmaya (kalın giyinme vs) gereksinim duymadan dışarıda dolaşabilmeyi istedim. Zaman geçtikçe alışkanlıklarımın değişmesi ne kadar ilginç.

Saatleri geri almaları da yakındır. Olayın adının bir hamlede konduğu an. Öyle birer vakit geriye giderek değil, ansızın bir gün akşamüstü saat 5’te “gün bitti” hissi ile karşılaşmak… Sanki biri ışıkları erkenden kapatmış gibi. Açma düğmesi de yok.

Memat | Yorum Yok »
 

Sonunda Vikipedi

09 Ekim 2005 Pazar, 13:58

Wikipedia Özgür Ansiklopedi, bana Asimov’un Galaktik Ansiklopedisi‘ni hatırlatıyor. Edindiğimiz bilgi birikimlerini sonraki nesillere aktarmak için bir araç. Özgür olduğu için ticari kaygılardan uzak bir kamu malı. Dünya üzerindeki tüm insanların edindikleri bilgileri kalıcı bir belleğe aktarmaları için var.

Uzun zamandır özgür ansiklopedi projesine katılmak istiyordum. Hatta paralel bir hayatta tüm işi gücü bırakıp tamamen uğraşabilecek kadar fikri sevdim.

Bugün Türkçe ansiklopedide kendime bir hesap açtım, ufak da olsa bir yazım hatası düzelttim. Bir başlangıç…

Gezegen, Memat | 1 Yorum »