02 Eylül 2010 Perşembe, 08:22
Ceviz önlenemez büyümesine devam ediyor. Artık tam yayıldığı zaman tek başına bile bir koltuğa sığamaz hale geldi. Uyurken pozisyon değiştirdikçe kafası sık sık aşağı sallanır hale geliyor. Kışın tüyleri de iyice artınca kocaman bir kediye dönüşeceği yönünde tahmin ediyoruz.
Fincan’ın yokluğunda Ceviz oyun arkadaşı yokluğu çekiyordu fena halde. Yaşıtı sokak kedisi yok pek etrafta, yeni doğmuş yavrulara anneleri pek onu yaklaştırmıyordu, diğerleri de fazla büyük kalıyordu onun için.
Temmuz sonunda bir haftaya yakın şehir dışına çıkacak olunca, bizi bir endişe sardı. Baştan beri “kedi pansiyonu” kavramına hiç ısınmamıştım, kediler “evin kedisi” olurlar ve mekan değişikliklerinden hiç hoşlanmazlar. Kendi başlarının çaresine de bakarlar çoğu zaman. Hatta Gölge’yi zamanında bir arkadaşıma bıraktığımda (yolu bilerek yürüyerek 30-40 dakika sürecek bir mesafede) oradan kaçıp eve kendi başına dönmüştü.
Yine de yakın zamanki deneyimden sonra Ceviz’i ortalıkta bırakmaya güvenemedik. Bizi aramaya çıkabilir ya da köpeklerle dostluk(!) kurmaya kalkabilirdi. Biz de, birçok kişinin bu zamanlarda tatile çıktığından pansiyonda başka birçok kedi olacağı için sosyalleşmenin iyi gelebileceği avuntuları ve “biraz daha büyüsün de arada” düşünceleriyle kendisini veterinerimizin “kedi pansiyonu”na bıraktık. Hatta gıcık tipler olarak bıraktıktan bir-iki saat sonra dönüp pansiyonu teftiş bile ettik.
6 gün sonra onu aldığımızda veteriner yolculuklarının sessiz adamı Ceviz, bu sefer ciyak ciyaktı… “Bırakın beni, kaç gündür toprağa ayağımı basmadım” diye ciyakladığını tahmin ediyoruz. Rahat durmadı, nihayet eve döndüğümüzde ise birkaç saat kadar ortalıktan yok oldu. Bir gün kadar pansiyondaki cins kedilerden topladığı tüyleri etrafa saçtı, birkaç gün kadar uyku düzeni alıştığımız gibi değildi, sonunda normale döndü. Biz de “eh, bunu da denemedik demeyeceğiz” diyerek Ceviz’in de pansiyon kumaşı olmadığını öğrenmiş olduk.
Bu arada Ceviz’in çevre kedilerle sosyalleşme çabaları sürdü. Sıcaktan baygınlık geçirip, bir gölgede uyuklayan Ankara ya da Van kedisi kırması olduğunu tahmin ettiğimiz bir kedi kardeşin üzerine atlayarak uyandırma (Fincan’a yaptığı gibi) ve daha sonra kaçıp, dönüp bakmaları (hadi beni kovalasana der gibi) bizim için çok eğlenceliydi. Diğer kedi için olduğuna emin değilim, bizimki gibi “oyuncu” yaklaşmadı olaya :)
Bu kez Ağustos’un ikinci yarısında 3 günlüğüne ortadan yok olacağımız zaman Ceviz’i kendi başına evde bırakmaya karar verdik. Yakında tatile gideceğimizden, onun için de kısa süreli bir prova yapmak iyi olacaktı.
Döndüğümüzde sabah bir baktık ki, kendi başının çaresine bakmakla kalmamış bir de evde parti vermiş. Bahçede oynamaya çalıştığı iki yavru kediden biri de evdeydi. Bizi görür görmez pencereden kaçtı tabii. Ceviz klasik “sabah oldu, acıktım” miyawlamasını yaptı, hemen yemek verdik, çok az bişi yedi ama sustu.
Salona girdik ve bir baktık salon kuş tüyüne bulanmıştı. El süpürgesi ile temizlerken salondaki büfenin altında yarısı yenmiş bir saksağan (dikkat, serçe ya da yavru bir kuş değil, koskoca karga büyüklüğünde saksağan) bulduk. Bizim oğlan tokmuş bile meğer…
İnsanlar evlerinde yarı-yenmiş bir kuş ölüsü bulsalar çok kızarlar, bu yahşiliğe tahammül edemezler (doğal seleksiyon diyoruz!), oysa bizse çocuklar gibi şendik. Tabii koskoca saksağanı bizimkinin tek başına indirmediğinin farkındaydık ama yine de diğer kedilerden biri indirip onunla paylaşmıştı en azından. Bizimki de kuşu yenilebilir bir malzeme olarak görüp evin içine kadar getirmişti. Diğer kedilerle anlaşıyor olması da cabası.
Saksağan için de hiç üzülmediğimizi söyleyebilirim. Bu sene saksağan popülasyonunda ciddi bir artış var ve çok kafa ütülüyorlar. Sabahları horoz gibi uyandırıyorlar, o kadar susmuyorlar ki diğer kuşların cıvıltısını bile duyamıyoruz doğru düzgün. Bahçedeki bilumum domatesleri didikliyorlar, geçen sene her sabah bahçeden domates yerken bu yıl neredeyse hiçbişi yiyemedik. Bahçede yürüyerek fink atıyorlar. Mahalledeki kedilerin fazlaca beslenmesi ve kuşları avlamamasından olduğundan şüpheleniyorum kendi adıma.
Saksağanın yarı-yenmiş cesedini toplayıp bahçemizde genelde kedilere yemek atılan yere attım. Hem kalanını yer kediler belki diye, hem de ibret-i alem olsun diye. Bütün saksağanlar delirdi ve 2 saat (gerçekten 2 saat) cenaze namazı kıldılar bahçede. Günün ilerleyen saatlerinde pek kalabalık geçen cenaze namazı bitmiş olsa da geç gelip taziyelerini sunan saksağanlar vardı hala arka bahçede, bol bol kafamızı şişirdiler.
Saksağan sonrası Ceviz artık diğer kedilerle kaynaşmış yaşıyor. Bol bol koşup, oynuyorlar. Hatta yakında ev partilerine bir çözüm bulmamız bile gerekebilir… :/
Memat | 1 Yorum »