Palamutbükü’nün Tabanvay Keşfi 2011/0+1
07 Eylül 2011 Çarşamba, 10:21 | Geziİlk olarak iki yıl önce geldiğimiz Datça’nın Palamutbükü koyunda, geçen sene rastgele yaptığım yürüyüşlerden sonra, bu sene, daha uzun zamanım olmasının da avantajını kullanarak etrafı iyice bir keşfedeyim dedim.
4 sene kadar önce OpenStreetMap‘te sokak haritalaması yapmak için aldığım NaviGPS BGT-11 modeli basit bir GPS’im vardı. Alamet-i farikası SD kart desteği ile beraber günlerce gidilen rotaların logunu tutabilmesi ve ucuz olmasıydı. Derdim uzun araba yolculuklarında karayollarının haritasını çıkarmaktı.
Biraz araştırınca aslında doğa yürüyüşlerinde de kullanıldığını, sadece arayüzünü kullanmaya alışmak gerektiğini öğrendim. Yanıma GPS’imi de aldım, en azından çeşitli noktaları işaretlesem o bile bana yeter diye düşündüm.
İlk olarak kalkabildiğim sabahlar ana yolları ve oradan ayrılan yan yolları keşfedip, yan yolları GPS’le işaretleyip; daha sonra ayrı sabahlar özel olarak o yan yolları keşfe çıkmak gibi bir yöntem izleme niyetindeyim.
Sıcaktan baygınlık geçirmemek için sabah fazla geçe kalmadan çıkmak iyi oluyor — mümkünse gün doğmadan, hava aydınlanırken. Şu anda 6:20 civarı gün doğuyor (giderek ileri gidecek), şöyle bir 6:00 ya da 5:45’te çıkmak iyi olacak gözüküyor.
Neaaa sabahın körü mü dediğinizi duyar gibi oluyorum :). Akşamüstü uzun yürüyüşe çıkmak çok iyi bir fikir değil, çünkü olur da yavaş yürürseniz hava kararacak, bir feneriniz olsa bile yürüyüş tatsız bir hale gelecek.
Yürüyüş için dikkat edilesi başka bir nokta ise yanınıza yeterden biraz fazla miktarda su, yiyecek, şapka (güneş!), telefon ve varsa yedek telefon pili almak. Susuz kalmak olabilecek en kötüsü, aç da kalmayın ki yürüyecek enerjiniz olsun. Acil bir durumda birilerine ulaşmak için de telefona ihtiyacınız olacak.
Ben genellikle 2-2.5 saatlik bir yürüyüş için yanıma 1-1.5 litre su, biraz meyva, biraz da biber/badem gibi bir katı yiyecek alıyorum. Eğer dağ patikalarından gideceksem sert tabanlı bir ayakkabı, asfaltta yürüyeceksem hafif bir spor ayakkabı tercih ediyorum — asfaltta yürümek için ağır ayakkabıyla kendimi yormuyorum.
* * *
Tüm bunların ışığında ilk yürüyüşümü dün yaptım. Sabah 6’da uyandım, 6:25’te kapıdan çıktığımda gökyüzü kızarmaya başlamıştı bile. Palamutbükü’nden Mesudiye yönüne giden karayoluydu hedefim. Palamutbükü kıyısını boydan boya yürüyüp Yaka Köyü tarafının sonundaki “isimsiz site”nin [1] de yanından geçerek dümdüz devam ettiğimde toprak patika sizi asfalt yola çıkarıyor.
Palamutbükü’nden çıkar çıkmaz daha ilk koyda yanıma bir yol arkadaşı takıldı. Kendisine “Korucu” (Ranger) diyeceğim bu köpek yolun çoğunu benimle beraber yürüdü. Nadir bir-iki durum dışında hiç arkama düşmedi. Beni gözden kaybetmeyecek biçimde önden koştur koştur gidip, sonra dönüp, “e hadi ama gidelim” diye bakışlar fırlattı. Ben de “arkadaşım ben senin gibi dört çeker değilim, anca bu kadar gidiyor” diye yanıt verip durdum. Ne yazık ki yediğim üzüm ve yeşil biberleri de beğenmediğinden yiyeceğimi de payaşamadım.
Bu yoldan geçen sene de yürümüştüm, daha sonra geç saate kalmamak için belirli bir noktadan dönmüştüm. Bu sefer daha uzun gideceğim, bakalım nereye kadar gideceğim, gittiğim yere kadarını GPS’te işaretlerim diye düşünüyordum. Tüm yol kıyı boyundan gidiyor, tepeleri geçerken birçok iniş/çıkış ve viraj geçtim. Tanıdık virajlar bittikten sonra, karşıdan başka insanlar da gelmeye başladı. Önce bir üç kişilik aile geldi, yakındaki bir köyden geldiklerini düşündüm. Arkamdan yaldır yaldır iki tane orta yaşlı dişi yürüyerek gelmeye başladılar — bunlar acaba gidiyor mu dönüyor mu dedim. Daha sonra yazlıkçı tipi bir adam ve süs köpeğini yürüyüşe çıkarmış bir halde karşıdan gelmeye başladı. Artık o zaman tatil yapılan bir yere yakın olmalıyım diye düşünmeye başladım. Ne o adam kilometrelerce yol yürür, ne de o köpek…
Nitekim bir-iki viraj sonra büyük bir koy ve yerleşim birimi gözüktü. Bir 15 dakikalık yürüyüşten sonra da vardım oraya. Büklerden birine geldim ama hangisi acaba diye düşünüp, gördüğüm bir-iki pansiyon ismini not aldım. Sonra geri dönüştü aynı adam/köpeğe rastlayınca sosyal mühendislik daha iyi deyip, sordum — Ovabükü imiş. Vay anasını dedim… :)
Rotayı özetlersek, saatte 4-6 km/s’lik bir hızla 1 saat 15 dakikanın sonunda Ovabükü’ne vardım. Bir 5 dakika meyva molasının ardından, bir o kadar zamanda da geriye dönüp, toplam 2.5 saatte yürüyüşü tamamladım. Yolun yokuşları ve inişleri var ama şöyle bir 100-120m rakımın üzerine kolay kolay çıkmadım, birkaç kez küçük ve güzel koylardan geçerken deniz seviyesine inip çıktım. Eğimler çok zorlayıcı değildi. Yol boyunca deniz kıyısından neredeyse hiç ayrılmadım, doğan bir güneşin denize vurmasını bol bol seyredebildim.
Yol boyunca birkaç tane patika ayrımı işaretledim GPS’te (beklediğimden azdı). İlerleyen zamanlarda onları keşfetmek için ayrıca yürümek niyetindeyim.
Kötü tarafı Ovabükü’ne vardığımda güneş artık iyice doğmuştu, dönüşte güneş şöyle yandan yandan bana vurup iyice ısıttı. Üstelik şapkamı da evde unutmuştum, içme suyumun bir kısmını kafamı ıslatmak için kullandım.
Yolu yürümek isteyenler, Ovabükü’e vardıklarında oradan da su alabilirler bir büfeden. O nedenle normalde alacağınızın yarısı kadar su alıp yükünüzü hafifletebilirsiniz.
İlgi duyacaklara patika ayrımları GPS koordinatları:
- lat=”36.678448″ lon=”27.516227″ ele=”44.500800″
- lat=”36.683237″ lon=”27.553270″ ele=”41.452800″
- lat=”36.678503″ lon=”27.517663″ ele=”45.415200″
- lat=”36.678430″ lon=”27.518862″ ele=”45.720000″
- lat=”36.680137″ lon=”27.523777″ ele=”60.045600″
- lat=”36.677327″ lon=”27.538115″ ele=”60.045600″
- lat=”36.677327″ lon=”27.538115″ ele=”52.730400″
Koordinatlar tam doğru olmayabilir, GPS’im ne kadar başarılı bilmiyorum. Bazıları da birbirine çok yakın ve birbirine çıkan patikalar. Ben yine de işaretledim.
* * *
[1] Palamutbükü koyunun Mesudiye yönünde sonunda bir tane “insan canlısı” site bulunuyor. Sitenin girişinde bir isim yazmıyor. Kapısına “özel mülk, yabancılar giremez” yazısı asmışlar. Güvenlik kulübesinde “kiralık ve satılık ev yoktur” yazıyor.