Palamutbükü’nün Tabanvay Keşfi 2011/7
18 Eylül 2011 Pazar, 14:18 | GeziAslında Cuma günü yürüyüş yapmayacaktım ama saat 6’da uyanınca, dedim boşa harcamamak gerek bunu. Kapıdan 6:25’te fırlayabildim. Denizin üstü kıpkırmızıydı, karanlıkta çıkmamak bir değişiklik oldu…
Yaka Köyü yönüne gider gibi sahilde 148’ten içeri girdim ancak bu kez 59’dan sağa dönmek yerine düz devam ettim. Bir süre sonra yerleşim yerleri bitti, taşlık bir yol ile tepeye doğru tırmanmaya başladım ve çok geçmeden 149 olarak işaretlediğim sola ayrıma geldim.
Düz devam ettiğimde, eğimi artan bir yokuştan yürüyerek 65 olarak işaretlediğim dönüşten ana karayoluna çıktım. Böyle olunca, gerisin geriye dönüp bu kez 149’dan sola döndüm.
Patika tepelerde biraz devam etti, daha sonra buralarda yaygın bulunan, taşlardan bir barikat ile son buldu. Ben de orada mola verip, koyu yukarıdan ve tam karşıdan seyrederek meyva stoklarımı erittim. Orada pantolonumun baldırlarımı da kaplayan paçalarımı da takmalıydım ama her zamanki gibi yapmadım.
Barikatı aştım, bana keçi patikası gibi gözüken bir yoldan tepelere tırmanmaya başladım. Yol gibi gözüken yerlerden yürürken, çalılar yine zaman zaman baldırlarıma çalışmaya başladılar. Aldırış etmeden hevesle tırmanmaya devam ettim. Daha önce Salı günü keşfettiğim yolda bir yerlere çıkacağımı düşünüyordum.
Sonunda çalılar ve kısa ağaçlar iyice sıklaştığında yüksek bir kayaya çıktım, Salı günü geçtiğim yolu ileride görebiliyordum ama bir vadi inip-çıkmam gerekiyordu ve ilerlemek çok zorlaşmıştı. Pes ettim, kenara çektim ve pantolonumun paçalarını giydim (bu gecikme, ilerleyen saatlerde denize girdiğimde bana çiziklerin tuzlu suyla acıması olarak geri dönecekti). Rammstein’ın Reise Reise coşkusunu kulaklarıma verdim.
Kuytu birçok yerde içki şişeleri görüyorudum. Onlar da beni buralardan kolayca çıkan bir patika olduğu konusunda yanıltıyordu. Büyük olasılıkla bitkiler büyümüş ve artık o geçişler kapanmıştı. Ulu rehberimiz Gökhan’ın niye yaz-kış uzun kollu giydiğini bir kez daha anladım, baldırlarıma ulaşamayan bitkiler artık kollarıma çalışmaya başlamıştı. Yer yer yolumu kapatan ağaç kollarının üzerine basarak, yer yer onlara tutunarak tepeden vadiye inmeyi başardım ve nihayet 114 noktasında Salı günü geçtiğim yolu kesmeyi başardım.
Şapkamı taktım ve beni Bodi’nin Yeri’ne götürecek yoldan ilerlemeye başladım. Daha önce merak ettiğim 112 sapağının sağ kolundan gittim, tahmin ettiğim gibi 108’den sağa gidince aynı patika mı diye, değilmiş — en azından benim geldiğim 150 olarak işaretlediğim noktasına kadar. Oradan aşağı bir yol gidiyordu ancak ben bodoslama taş barikatın üstünden atlayıp tekrar aynı yola çıkıp tepeden inmeye başladım.
Dönüş yolunda, daha önce karanlıkta geçerken dikkatimi çekmeyen bir dört yol ağzında (151) durdum. Kuyu benzeri bir yapı yolun ortasında duruyordu. Başka bir güzel durum ise, biraz daha ilerisinde yürürken yerde yine kurumuş incirlere rastlamamdı. Kafayı kaldırdım ve incir ağacında araştırmalar sonunda bir tane olgunlaşmış incir buldum (ve tabii ki koparıp yedim).
* * *
Not: Numaralara uygun bir halde koordinatları buradan, yürüyüşümün kaydını buradan GPX biçeminde indirebilirsiniz. GPX okuyan bir uygulamanız yoksa dert etmeyin, herhangi bir metin düzenleyicisi ile açsanız da okunur bir halde.