Öyle bir seyir defteri…

Ufak çapta bir sarsıntı

06 Eylül 2005 Salı, 18:08

Bu sene tatillerimde bir gariplik var. İki günlük Yalova kaçamağı sırasında/sonrasında birkaç gün yatmıştım. Burada da otel odasında hızla ayağa kalktıktan sonra ayaktayken kendimden geçerek yere yığıldım (meyva eksikliğinden olduğuna kanaat getirerek, ilk fırsatta bir manav bularak meyva depoladık) — tabii kesmedi; bunu yaparken komodine ve yatağa başımı, sırtımı ve dirseklerimi çarptım. Sırt ve dirseklerimi ufak yaralarla atlatırken, başım davul gibi şişti.

Daha önce birçok kere kaydığım, ayağımı burktuğum, dengemi kaybettiğim ve sonucunda düştüğüm olmuştu. Her birinde hala “ayık” olduğumdan usturuplu düşmesini başarabilmiştim. Bu sefer ayakta olduğumu ve sonra kendimden geçmeye başladığımı hatırlıyorum. Hatta yarı-rüya halinde meğersem odanın burasında elektromanyetik dalga çok fazlaymış (ne alaka, saçmalık işte), buraya gouldlar tuzak yerleştirmiş, klima odanın o kısmına kloroform üflüyormuş gibi acayip senaryolar bile yazdığımı hatırlar gibiyim. Sonrasında kendi geldiğimde ise vücudumun birçok yeri sızlıyordu. Bayılana limon yoktu, o yüzden buzla idare ettik.

Tabii başımı o kadar sert çarpmam, beyin kanaması geçirmediğime emin olabilmek için tüm geceyi uyanık geçirmemizle sonuçlandı. Stargate Atlantis‘in ilk sezonundan izlemediğimiz son 5 bölümü izledik. İkinci sezonun yayınlanan bölümlerini yanıma almadığıma dövündüm.

Genel kural olarak söylenen 24 saatin tamamlanmasına 3 saat kala başımın şişi epey indi. Sızılarım azaldı. Olan deniz keyfine oldu.

Memat | 1 Yorum »
 

Kabalakçık

06 Eylül 2005 Salı, 15:52

(Kabalcı ve Kulakçık kelimelerinin acayip birleşimi)

Didem’in “sen kitabını okumadan filmine gitmeyiz” ambargosu sonucunda senelerdir okumayı salladığım Otostopçunun Galaksi Rehberi serisine tatil vesilesiyle de başladım ve ilk kitabı bitirdim (en azından filmi kurtardık).

Gerçekten eğlenceli ve dolu doluydu. Genelde böyle kült kitapları geç
(ve çok kere adını övgüyle duyduktan sonra) okuyunca büyük beklentiler içinde olurum, hayal kırıklığı ve muz kabuğu olur. Ona rağmen çok keyif aldım.

Serinin tamamı baştan (nedendir bilinmez) Türkçe’ye çevrildi ve ben de eski basım bulmaya kasıp, sonunda pes edip Pandora‘dan yenisini aldım. Tabii kitaplar geldikten birkaç gün sonra eski basımlarını da bulduğuma hiç şaşırmayacaksınız.

Kitapların arka kapaklarındaki kısa özetlere gıcık olurum (evil). Film trailer’ları da aynen. Gözünüze çarparsa % 99 tadı kaçar, bakmadığınızda… zaten bakmamış olursunuz.

İlk kitabın arka kapak özeti de işte o sülaleden. Bir dalgınlık anında okuma gafletine düştüm. 248 cep sayfasından oluşan bir kitabın 190. sayfasında ancak ortaya çıkan bir gerçeğe arka kapak özetinin son cümlesinde yer vermesi için insanın 20-25-23-24 olması lazım.

Tabii bir de “ihtimal” olayı var ki, beni benden aldı. Matematik aleminde senelerdir “olasılık” olarak geçen terim, yeni çeviride ihtimal olarak kullanılmış. Daha Türkçe bir karşılık buldular, toplumu alıştırmak için onu kullanalım dediler desek — o da değil, ihtimal çok daha eski bir kelime. “İhtimalsizlik teorisi” ifadesi daha okurken bile insanı tırmalıyor. Kitabı güzel çeviri notları ile süsledikten sonra böyle bir başarı gösterdikleri için hem çevirmen Nil Alt’ı hem de son okumayı gerçekleştiren Ahmet K. Aslan’ı tebrik ediyorum (hani Google’da isimlerini falan ararlarsa çıksın diye).

Neyse… Ver elini ikinci, üçüncü, bejinci (dördüncüyü de unutmayalım) kitap. Filmi… güzel olmaz herhalde yaw. Yeni moda oldu. Bilimkurgu, fantezi, çizgi romanların filmini çekmek. Drizzt’e ne zaman sıra gelecek bakalım. Çok kastırır yaw.

Kitap | 1 Yorum »
 

Denizzz

05 Eylül 2005 Pazartesi, 10:30

Ne kadar da özlemişim. Dile kolay, 1 yıldan fazla oldu. O oldu, bu oldu, şu oldu derken 1 yıldan fazladır ne iki günden uzun tatil görebilmiş, ne de denizle kucaklaşabilmiştim.

Basit bir hayat ve en aza indirilmiş beyin aktivitesi. Yüzmek, kitap okumak, soda, göz ziyafeti, yemek, uyku…

Memat | Yorum Yok »
 

Havlu cenneti

02 Eylül 2005 Cuma, 18:15

Deniz kıyılarına doğru yolculuğumuz sırasında Afyon’da iki (rakam ile 2) saat mola verdik. İçimde bir alışveriş çılgını varmış da haberim yokmuş.

Oradaki Özdilek Tesisleri’nin bir üst katı var… hayatımda ben o kadar çeşit havluyu bir arada görmedim. Farklı desenler, renkler, boylar… Normalde tekstil ürünleri konusunda acayip gıcığımdır, zor beğenirim. Burada kendime alıp kullanabileceğim en az 15-20 çeşit havlu bulabilirdim. Böyle bir cennete düşünce, yıllardır denemeyi düşünüp uygulamaya geçiremediğim bornoz kullanımına da girişmeye karar verdim.

Havluların ortasında parıldayan bir alet vardı ki… fiyatı ile kalbimde taht kurdu. Vücut geliştirme salonlarında bulunan türde bir alet, normalde 1-2 fonksiyon içeren aleti — bir sürü makara ve aparatı verimli kullanarak “all-in-one” tadında yapmışlar. Fiyatı 450 YTL idi.

Orada adama “tamam alıyoruz” dememek için zor tuttum kendimi (Afyon’dan Ankara’ya nasıl nakledeceksin, aynısını Ankara’dan almak mantıklı değil mi? Huoop). Önce tavana ek kat çıkmam lazım.

Memat | Yorum Yok »
 

Tatiiil!

02 Eylül 2005 Cuma, 06:22

Sonunda…

Genellikle bir hafta Haziran’da, bir hafta Eylül’de tatile giderim. Haziran’dakini iş-güç derken pas geçince bunu iple çekmeye başlamıştım. İnanamıyorum hala ama yarım saat içinde ver elini yollar…

Gitmeden Linux Gezegeni‘ne son bir bakış attım, anılarım depreşti.

Gezegen, Memat | Yorum Yok »
 

Çok yanlış olmuş

31 Ağustos 2005 Çarşamba, 11:51

Firefox’ta cici bir özellik var, Bookmarks bölümünde istediğiniz klasördeki tüm siteleri tab’larda aç diyebiliyorsunuz. Bugüne kadar hep Firefox’u kaparken açık siteleri bir klasöre kaydedip, tekrar açtığımda bu sitelere geri bağlanmak için kullandım.

Bugün ise hali hazırda açık olan 5-6 tab varken yenilerini açmak için kullandım. Klasördeki tüm siteleri tab’larda açmasına açtı ama bunu yaparken var olan tab’larımın tamamını (sorgusuz sualsiz) kapattı.

Gezegen | 2 Yorum »
 

Dişi portreleri

31 Ağustos 2005 Çarşamba, 03:40

Bilgisayardaki frp oyunlarında kullanılabilecek başka bir leziz portre galerisi keşfettim. Çoğunluğu dişilerden oluşuyor.

Favorim yeni kensai karakterim Anya için seçtiğim portre :

Genel | Yorum Yok »
 

Hayal Meyal

31 Ağustos 2005 Çarşamba, 02:22

Yemek, tatlı/kahve derken akşamı alkolle bitirmek için Didem, Löker ve Ekin’le beraber Bahçelievler 3. Cadde’deki “Hayal Meyal” isimli yere girdik.

Arka bahçesi şehrin içinde küçük bir cep boyutu gibi. Yer minderinde pozisyondan pozisyona koşmamak için masada oturmayı tercih ettik, koltuklar pek rahattı. Müzik yüksek değildi — konuştuklarımızı duyabiliyorduk. Hele garsonlar… Farklı iki tanesine çok da iyi olmayan yüzlerimi göstermeme rağmen harika idare ettiler.

Mekanın da katkılarıyla akşam o kadar keyifliydi ki, bir türlü bitsin istemedik. Sonunda dükkanı da kapatarak evlere dağıldık.

Memat | Yorum Yok »
 

Çikolata fabrikasının şerefine

27 Ağustos 2005 Cumartesi, 23:24

En az bir yıl oldu. Gecenin o saatinde bulabileceğim en iyi seçenek — Nestle’nin bol sütlü çikolatasından birkaç ;-) parça yedim. Lezzetini özlemişim.

Akşam Charlie ve Çikolata Fabrikası filmini izlemek için sinemaya gittik. Sinemaya gitmeyeli uzun zaman olmuştu; dönüşüm muhteşem oldu, kesinlikle sinemada seyredilmeye değer bir film. Uzun zamandır da bir filmi bu kadar bütünüyle beğenmemiştim.

Çikolata anılarının depreşmesiyle beraber geçen kış hiç yapmadığım sıcak çikolata aklıma geldi. Bir tencerenin içine 80 g, tercihen bitter ve fındık/üzüm gibi katkıları olmayan çikolatayı koyun. 2 çay kaşığı şeker (fazla gelebilir), 2.5 çay kaşığı hazır kahve (nescafe?), 0.75 çay kaşığı tarçın, 1 çimdik tuz, 1.25 fincan su ve konyağı beraber karıştırarak kaynatın. Kaynayınca altını kısarak 3.2 fincan süt katarak sürekli karıştırın (çok milimetrik bir insanım). Köpürünce ateşten alın. Servis yaparken içenlerin zevki oranında bardaklara krema katarak karıştırın.

Konyak oranını içinizi ısıtmasını istediğiniz ölçüde ayarlayabilirsiniz.

Film / TV, Yimmek | Yorum Yok »
 

MPlayer’la film sansürlemek

26 Ağustos 2005 Cuma, 09:31

MPlayer’ın (daha önce farketmediğim) EDL özelliğini anlatan bir makaleye denk geldim.

Bir metin dosyasına belirlediğin başlangıç-bitiş dakikalarını yazıp, tercihine göre MPlayer’ın filmin o kısmını direk atlamasını ya da sesini kapatarak oynatmasını sağlayabiliyorsun. Hoş bir özellik.

Ha, pratikte ne işime yarayacak? Kim bilir… :-)

Gezegen | 2 Yorum »