01 Haziran 2006 Perşembe, 21:10
Dergilere genelde abone olmayı sevmem. Geç gelirler, bayiden daha erken alabilirsin. Gelirler ama getiren insan posta kutusuna sokuşturur, buruşur. Ortalık bir yere bırakır, bir başkası alır gider, dergiyi beklersin.
Basketbol dergilerini de genelde sevmem. Aylık çıkarlar, basketbol haber gazetesi gibi olmaya çalışırlar ama üzerinden en az bir ay geçmiştir. Eski haberleri bayat bayat okursunuz. Bayilere geç gelir, çoğu bayide yoktur; çıktığı anda bulup okumayı başaramazsınız, iyice bayatlar, tadı kaçar.
Slam Dergisi ilk çıktığında; Murat Murathanoğlu, Kaan Kural, Murat Kosova isimleri bana derginin ilk sayısını aldırttı. NTV’de her Cuma yaptıkları NBA Stüdyo programını keyifle izliyordum. Basketbol yorumlarını dönem dönem beğenerek dinlediğim Yiğiter Uluğ da cabası. Epey arandıktan sonra dergiyi buldum, her sayfasından, her satırından müthiş keyif aldım. Güncel haber kısmını çok daha az tutup, röportaj ve yorum kısımlarına ağırlık vermişlerdi.
Abone olsam mı diye düşündüm, kuryeyle gönderiyorlarmış, kurye sevgime(!) hiç girmeyelim bence. Yani birkaç günlük yazısı çıkabilir ondan. Kurye firmalarını ve onların kalitesizliklerine rağmen bize onlarla evrak yollayan tüm kurumları iadesiz taahhütsüz uzak diyarlara havale etmek istiyorum diyeyim, gerisini siz tamamlayın.
Her yönden bastıran bu eksilere rağmen hadi boşver, ol abone dedim… Kendim ikinci sayıyı alana kadar ay ortası olmuştu, her bayide bulamıyordum. En fazla geç gelir, geç teslim alırsın, zaten pratikte de böyle oluyor dedim.
Geçen ay, ayın 2’sinde kurye geldi, kapımı çaldı ve dergimi teslim etti… Vayy dedim. Bugün ayın 1’i, yarım saat kadar önce ayaklarımı uzatmış, kulağımda Heather Nova, bahçe keyfi yaparken kurye geldi, kağıdı uzattı, imzaladım, dergiyi uzattı ve gitti. Yerimden kalkmadan dergiyi açıp okumaya başladım. Keyfe bak…
Yazıda amma çok “keyif” kelimesini kullanmışım — evet çok keyif bir insanım… Gölge‘den öğrendim.
Basketbol, Memat | 1 Yorum »