Sit Alanı'nın Seyir Defteri

Disk Nukem (nam-ı diğer cillop)

Bilgisayarınızı üçüncü bir kişinin eline (örneğin bir teknik servis) vermeniz gerektiğinde bilgisayardaki kişisel/kurumsal bilgilerinizin güvenliğini sağlamanın en emin yolu diski temizlemek.

Bu işlevi gerçekleştiren DBAN (Darik’s Boot and Nuke) isimli harika bir Linux dağıtımı var. Taktığınız bilgisayardaki bilumum sabit disklerdeki tüm verileri siliyor, üzerine iki kat cila atıp, parlatıyor.

Tabii bir yan etkisi de, “Linux’tan dolayı bozulmuştur” diye zırlayacak olası zevzeklerin önünü kesmek :)

Yıl: 2001 (Onları Tanıdınız Mı?)

Penguenlerin Tokat eylemi

Öncesi

Sonrası

Onlar şimdi Ordu’da…

Babacığım arkamda dağ yok

Tam pes edip jmicron’lara özel bir Gentoo 2006.1 ISO’su çekecektim ki, aylar süren bekleyişin meyvalarını verdiğini ve 2007.0’ın nihayet yayınlandığını haberini gördüm.

Sabreden derviş falan filan laflarını geçiyorum, bir kere de bişiyi kurmadan -önce- yeni sürümü çıktı. Oh yaw. Murphy çatla da patla.

Cvs dosyalarına ölüüüm!

find . -type d -name CVS -exec rm -rf {} \;

Hadi yallah, yolunuz açık olsun.

Yaz mı geliyor ne?

Yılın ilk “kokan” domateslerini doğradım az önce. Öslemişim yaw domates kokusunu.

Bir şey daha öğrendim

Koleksiyon tek l ile yazılıyormuş, senelerdir yanlış yazıyormuşum.

İşe bak.

Kurumlar mı insanlar mı tu kaka?

Ne açıdan baktığımıza bağlı, daha doğrusu nasıl bakmak istediğimize bağlı :)

Bir kurum beğendiğiniz işler yapıyorsa ama siz kuruma kızmaya karar verdiyseniz, “xxx işleri güzel evet ama onu yapan Mehmet, yyy’yi de yapan Ahmet zaten; kurumda iş yok zaten” der ve işin kredisini kuruma değil, kişilere verirsiniz.

Bir kurum beğenmediğiniz işler yapıyorsa ama siz kurumu seviyorsanız “ya Ahmet’le Mehmet işte bilmiyor musun, xxx ve yyy işini batırdılar yine; yoksa aslında işler iyi yürüyor” dersiniz.

İronik olan, kurumlar aslında insanlardan oluşuyor. Başka bişi yok. Birbirlerinin aynası konumundalar.

Kurumlar, insanlar için güzel bir araç. İnsanlar yapılanları beğeniyorsa, bir parçası olup hiç katkı vermese bile “biz yaptık” diyebilir. Yapılanları beğenmiyorsa, bizzat kendi içinde ter dökse bile “onlar yaptı” diyebilir. Daha güzeli mi var…

Tıpkı teknoloji gibi… Bir çekiçle çivi de çakabilirsiniz, birisinin kafasını da parçayabilirsiniz. Ne biçim alet bu, hemen yasaklanmalı diyebilirsiniz; oysa zavallı çekicin olayda hiçbir rolü yoktur :)

Yani aslında kaçarı yok, ikisi de tu kaka. Çünkü ikisini de biz yaptık :)

İlk şenlik afişini hatırlayan var mı?

Neredeen nereye… :)

1 Nisan yedim yine yeniden

1 Nisan’da haber okumamayı öğrenemedim bir türlü. Tüm haberleri RSS okuyucumda okundu işaretleyip geçmeye hazırlamıştım kendimi. Hiç açmamalıydım oysa.

Slashdot’ta “Mozilla Vakfı Microsoft’a Sekmeli Gezinti Nedeniyle Dava Açtı” haberini gördüğümde ise 1 Nisan olduğunu unutmuş biçimde saf saf haberi okudum. Mozila Vakfı’nin patenti eski bir Opera çalışanı üzerinden elde ettiklerini okuduğum hafif bir ayar gibi oldum ama ı-ıh. Çooktaan “yaw böyle iş de olmaz ki, patentlere karşı savaşıyoruz burada, bu yanlış bişi” düşünceleri kafamı sarmaya başlamıştı.

1 Nisan’ı sevmiyorum, sevemiyorum :)