“Şaşkın Bakışlı Kız”a Veda
18 Temmuz 2010 Pazar, 19:52O günlüğü hafta içinde yazmalıymışım…
Hiç siyah-beyaz kedileri sevmezdim. Bana çirkin gelirler, grimtrak (tekir) kedilere daha sempatiyle bakardım. Daha sonra Ceviz (klasik tekir erkek) ve Fincan (siyah-beyaz dişi) geldiler, algılarım tamamen değişti.
Birileri Haziran başında onları bir kutuda yandaki boş araziye bırakmış. Ceviz bahçede ağaçtan ayağımızın dibine düşerek bizimle tanıştı. Fincan da hemen onun arkasından yanımıza geldi. Yemek versek derken, bir baktık ki evin içine almışız.
Kafamızda ardı arkası kesilmeyen soru ve endişelerin hepsi boşa çıktı. İki kedi besleyen birçok arkadaşımızdan kedilerin birbiriyle anlaşamadığı, birinin diğerini dövdüğü, kıskançlık yaptığı gibi dinlediğimiz bir dolu öykü vardı. Bu ikisi ise, sürekli birbirleriyle oynayan, uyumlu kediler. Kısa süreler dışında birbirlerinin dibinden neredeyse hiç ayrılmadılar. Biz onlara, onlar da bize kolayca alıştık. İki küçük kediyle yaşamanın bu kadar rahat ve ağrısız olabileceğini hiç düşünmemiştik.
Ceviz bişi istediği zaman kafa ütülemeden miyavlarken, Fincan’sa genellikle “küçük” şeylerde sessiz miyavlayıp (ağzını açıp miyavlarmış gibi yapmak) ancak önemli bişiler olduğunda sesli miyavlıyor.
Arsızlık ve kapris de pek yok. İkinci gün onları kaptığımız gibi veterinere gittik. Evin dibinde bir sürü veteriner olmasına karşın, “olmaaz, güvendiğimiz veterinere gidelim, kedi bilgimiz — hele yavru kedi bilgimiz çok paslandı” düşüncesiyle araçla yarım saat yol kat ettik. Kedi sepeti olmadan, kucakta o kadar yolculuk yaptılar. Aşı sonrasında ise “bana acı çektirdin” diye bize kızmadılar.
Aşılar nedeniyle neredeyse haftalık yaptığımız veteriner ziyaretleri Ceviz’le Fincan rolleri değişiyorlardı. Fincan Hanım giderken susmadan ciyaklarken, Ceviz uslu uslu oturup ancak Fincan ortalıkta dolanmaya başlarsa pimpirikleniyordu.
Tuvalet problemi de pek olmadı (boyları yetmediği için pencereden çıkamadıkları bir-iki seferi saymazsak), hatta içeride kalacakları zamanı düşünerek aldığımız kedi kumuna da kendiliklerinden yaptılar. İlk zamanlar bir yerlere çıkmak için zıplayıp, tırnaklarla tutunup kendilerini yukarı çekme sahneleri bana sık sık 90ların başındaki “Prince of Persia”yı hatırlattı.
Onlara isimlerini bulmamız uzun zaman aldı. -ket ile biten sözcükler (dis-ket, mis-ket, bas-ket, vb) kullanmamak için gerçekten uğraştık. Geçen 10 gün ve düşünülen, hatta araştırılan birçok isimden sonra Ceviz ve Fincan oldular.
Tahminimiz o ki, evde büyüyüp yetişen, sahiplerinin kısırlaştırmaya “gönülleri elvermediği” bir ev kedisi doğurdu. İki ay kadar onlara baktıktan sonra da, “kendi başlarının çaresine baksınlar” diye sokağa kondular.
İnsanlar kedilerini “evcilleştirmeye” çalışırlar, bizlerse yabanileştirmeye çalışıyoruz :). Kendi başlarının çaresine bakabilip, hayatta kalabilsinler diye. O kadar ev kedisi olarak büyümüşler ki… Dışarıda hava güzel, bahçe var, ağaçlar var, çevrede diğer kediler var ama onlar biz evin içindeysek evden çıkmıyorlar. Onlar da dışarı çıkıp, biraz çiçek-böceğe alışsın diye özel olarak bahçede oturduğumuz birçok zaman oldu. Son veteriner ziyaretinde çevredeki (mülayim) büyük kediye tıslayıp, “yaklaşmaaa” diye sinirlenince ikisi de, resmen bayram yaptık.
Anlatacak o kadar çok güzel ayrıntı var ki… Ama bu kadarını bile zor yazdım.
Dün akşam saatlerinde yolun karşısına geçip gittiği parkta köpeklerden kaçamayan Fincan aramızdan ayrıldı. Görünen o ki, daha fazla hayatta kalmayı öğrenmeye zamanı yetmedi. Ceviz ise saatlerce onun son bulunduğu yerleri koklayıp, onu aradı.
Fincan, kısa hayatının 1.5 ayını bizlerle paylaştığın için çok teşekkürler. Daha büyümüş halini ve büyüdüğünüzde de Ceviz’le hala bu kadar ayrılmaz bir ikili olup olmayacağınızı görmeyi çok isterdik. Sessiz miyavlamanı, siyah-beyaza boyanmış vücudundaki pembe burnunu, tavşan ayaklarını, yer yer pembe ayak parmaklarını çok özleyeceğiz.
Ceviz için yalnızlık zor olacak, durmaksızın beraber dolaşıp oynuyorlardı. Bizden önceki hayatlarında da büyük olasılıkla hiç ayrılmamışlardı. Canı sıkıldığında ya da oyun oynamak istediğini ne yapacağını bilmiyor olacak.
En azından ilk gecenin sonunda kol ve bacaklarımızdaki çizikler öyle söylüyor…
Memat | 2 Yorum »