Öyle bir seyir defteri…

Hatay’a Dönüş

03 Haziran 2010 Perşembe, 17:07 | Gezegen, Memat

Geçtiğimiz 10 senede, Linux Kullanıcıları Derneği’nin organizasyonlarında özgür yazılımlar konusunda insanları bilinçlendirmek için onlarca şehre gittim, herhalde aralarında bana en çok “ben buraya tekrar gelmek istiyorum” dedirten 2003’te gittiğim Hatay olmuştu.

Senelerdir Hatay’ı paylaşmak için çevremdeki insanları kandırmaya çalıştım. Sonunda bu yıl 6 kişilik bir grup Nisan-Mayıs aylarında gitmekte anlaştık. Hatta arabayla gidip, çevre illere de sarkmayı düşündük. Nisan’daki ilk denememiz suya düştüğü sıralarda, Mustafa Kemal Üniversitesi’nden derneğe Mayıs ayı için davet gelince üzerine balinalama atladım.

Tarih yaklaştıkça arkadaşlar sapır sapır dökülmeye başladı. Ailesinde rahatsızlık çıkan, işinden izin alamayan, işleri yoğunlaşan derken bir baktık ki Didem’le başbaşa kalmışız. Sonunda o da, daha sonra hep beraber gideriz diye vazgeçti. Etkinlikte konuşmak üzere Mersin’den gelecek olan Türker’le (Sezer) buluşmak üzere ben Hatay’ın yolunu tuttum.

Gelmemizle beraber bizi bilgisayar topluluğundan Selcan ve Alican karşıladı. Akşamları balkabağına dönüştükleri 22:30’a kadar bizi bir dakika olsun yalnız bırakmadılar. Sabah odalarımızdan dışarı adımımızı attığımızda yine onları gördük. Hatta Türker Mersin’e döndükten sonra, balkabağına dönüşmemek için gece beni kendi evlerinde misafir ettiler :)

Sabahın ilk saatleriyle beraber tanıdığım yüzler birer birer karşıma çıkmaya başladı. İlki 7 sene önce de bizi davet eden, topluluğun akademik danışmanı Oğuz Kılıçoğlu idi. Yoğun programına karşın hemen her akşam bizimleydi, sabah kahvaltılarında bile yalnız bırakmadı. Benim için en çarpıcı olan ise, seminer arasında gelip “ben ilk seminer sırasında lise 1’deydim, o zaman okul olarak gelmiştik” diyendi.

Hoş sürprizlerden biri, yıllar önce yazıştığım Mustafa Başer’le ilk kez yüzyüze tanışmak oldu. Türkiye’nin ilk özgür yazılım kitaplarından “Python” ve “Ağ Servisleri” ya da Gelecek Linux ile kendisini hatırlayabilirsiniz. Şu anda Hatay’da öğretim görevlisi. Orada bulunduğu iki yılda öğrencilerin üzerindeki olumlu etkisi çok net görülebiliyor. Özellikle sunucu servisleri anlatırken yer yer topu onun öğrencilerine atıp, onlar benim yerime anlatırken soluklanmak çok keyifliydi :)

Yer yer sıkıntılar yaşamadık değil elbette. Salonda klimalar çalışmıyordu, neyse ki hava (Hatay standartlarında) serin olduğu için salon yaşanılabilir durumdaydı. Yine de yer yer bunalıp kendimizi dışarı attık.

Etkinlikte üzerinde kurulum/deneme yapacağımız bilgisayarın Internet’e bağlanması için bir PCI kablosuz ağ kartı geldi. Kartın takılmasının ardından hiçbir ek sürücü yüklemeden kullanabilmek izleyiciler için çarpıcı oldu. Ama yine de Internet bağlantısı için peçeteye istek parçası (MAC adresi) yazıp yollamamız gerekti :)

Daha önce geldiğimde 3 şehirlik bir turnenin ilk ayağıydı Hatay. Oradan Adana’ya ve sonra Karaman’a geçmiştik. Yoğun program nedeniyle belli yerleri sadece akşamları görebilmiş, doya doya gezememiştim. Bu kez seminerlerden sonra bir gün daha kalmak istedim. Bilgisayar topluluğu beni yine bırakmadı, Hatay’ın dört bir yanını gezdirdi. Karaksi Köyü’nde kahvaltıyla başlayan gün, Suriye sınırındaki Reyhanlı’daki akşam yemeği ile sona erdi. Arada Batı Ayaz, Musa Ağacı, Samandağ Sahili, Harbiye, Antakya Kalesi ve not almayı unuttuğum birçok yere bir gün içinde, gündüz gözüyle nasıl gittiğimizi ben de anlamadım. Tek başıma gezmeye kalksaymışım, bunların yarısını bile göremezdim büyük olasılıkla.

Tabii yemeklerden bahsetmemek olmaz. Tuzda pişirilen tavuk, zeytinyağlı ve tereyağlı humus, dağ kekiği (zahter) salatası, abugannuş ve daha niceleri… Ama aralarından bir tane seçmem gerekse, herhalde o ceviz tatlısı olurdu. Cevizin hem içinden, hem de kabuğundan yapıyorlar bu tatlıyı. İçinden yapılan güzel ama kabuğundan yapılan enfes. Hatay’a yolunuz düşerse, Sultan Sofrası’nda mutlaka tadın.

Üniversite kampüsüne yürüyüş mesafesindeki öğrenci sitelerine hayran kaldım. Koskoca bir semt, apartmanlar boyunca sadece öğrenciler yaşıyor. Apartmanlar ve evler çok bakımlı, evleri dayalı döşeli öğrencilere veriyorlar. Her katta kablosuz ağ var, sitelerde bakkalı, çay (ve nargile) bahçesi, pinpon masası bulunuyor. Hatta (gerçekten işleyen) güvenlik kapısı da var, ben kimliğimi bırakarak içeri girebildim. Hani Ankara’da sırf ODTÜ’ye yakın olduğu için öğrenciler tarafından tercih edilen Yüzüncü Yıl semtindeki evler bunların yanında baraka konumuna düşüyor, üstelik bu evlerin kiraları görece çok daha ucuz.

Hayatımda ilk defa gördüğüm, Hatay’da kaldırım parkesi ile yamanmış asfalt yollara da değinmesem olmaz. Asfaltı “yamamak” kavramına yeni bir boyut getirmişiz. Rivayete göre, doğalgaz geldiğinde yollar kazılacak diye belediye yolları olabildiğince tamir etmiyor ya da bu şekilde ucuz yollu yamalıyormuş.

Özetle: Güzel insanlarla tanıştım, güzel yerler gördüm, güzel günler geçirdim; yine gelecek ben.

  1. “Hatay’a Dönüş” İçin Yapılan 2 Yorum

  2. Ali E.İMREK 04 Haziran 2010 Cuma günü dedi ki :

    Seminer düzenleyesim geldi :)

  3. Bahar 16 Haziran 2010 Çarşamba günü dedi ki :

    Fotoğraflarda hep boş tabaklarla poz vermiş olmanız dikkatimden kaçmadı Sn. Doruk Fişek.

Bir Yorum Yazın

You are logged in as . To logout, click here.