Öyle bir seyir defteri…

8 yıl önce bugün yine dolunay komşuluğundaydı

11 Haziran 2006 Pazar, 23:57 | Memat

————————————————————————————
11 Haziran 1998 Perşembe

I’m tired of the game, I’m tired of everything on tv, everything or whatever that seem to be.

Ya da old, wounded and treacherous.

Ya da deeper in the forests of the twilight zone.

Ya da yılgın, kırgın, buruk. Ama hala bekleyen.

Sevgiden kaçıyordum. Geçen hafta yakalandım, vuruldum, yere yığıldım, yenildim. Hiç beklemediğim bir zamanda, hiç beklemediğim bir şekilde eridim, gittim. O gece, sokakta kaldırıma çöküp ağladım. Ağladım, ağladım… Kalktım, kaçmaya çalıştım. Boş sokaklarda inleyerek, amaçsızca dolaştım. Yenilmiştim… gene. Hissettim… acıyı.

Dün dolunaydan kaçmaya çalıştım… onu da başaramadım. Kendi evimde olmuyor dedim, kardeşimin evine kaçtım. Bütün gün sanki harcanacak bir günmüş gibi davrandım. Apartman nasıl olsa, görme şansım da yoktu dışarıyı, hatırlamazdım bile. Tabii bir şeyler almak için dışarı çıkıncaya kadar. Oradaydı. Evet, bugün dolunaydı. Düşünceler ve duygular yavaş yavaş bana vurmaya başlamıştı. Televizyon karşısında kendimi uyuşturup, sonra da uyumak en iyisiydi. Öyle de yaptım. İşe yaradı…03:30’da uyanana kadar.

Bütün heybetiyle karşımda duruyordu. Tanrım ne güzeldi. Bir battaniye alıp balkona çıktım, battaniyeye sarınıp oturdum. Kapkara bulutlar onu kapatmak için uğraşıyordu ama o aralarından ben buradayım, onlara teslim olmadım, merak etme demeye çalışıyordu. Onu engelleyenlerden kurtulup bana ulaşmaya çalışan çıplak (doğal?) bir kadın gibiydi. Belki onu tüm çabama rağmen anlayamıyordum. Belki… belki… belki… Sanki bir insancıllık katıyor cümleye.

Dolunay’a baktıkça, ona olan özlemimi hatırlıyordum. Neyim eksikti benim? Yakışıklı mı değildim? Duygusal mı değildim? Açık mı değildim? Dürüst mü davranmıyordum? Korkuyor muydum? Sevgimi bağıramıyor muydum? Yoksa umursamıyor, ilgilenmiyor muydum? Sevmiyor muydum? Yoksa kıskançlıktan bunaltıp, onu boğuyor muydum? Onu hayatımın merkezi haline mi getiriyordum? Bencil miydim? Eğlenceli mi değildim? Sevişemiyor muydum? Yoksa çok mu dardım düşünce olarak? Neydi? Onlardan neyim eksikti? Eski sevgililerinden… Onlar en azından eski sevgiliydi, ben o bile olamamıştım. Ağlamak istiyorum. Keşke ağlasam… dökülse içimdekiler, kurtulsam onlardan. “Neyim eksik” gibi saçma ve anlamsız bir düşünce bile beni nasıl altüst ediyor. Ya da ne kadar çaresiz kalmışım ki, bunları bile düşünür hale gelmişim. Neyi yanlış yapıyorum? Neden sevdiğim kadınlar benimle beraber olduktan sonra sadece dost olmak istiyorlar? Bana yakın olmaktan hoşlanıyorlar, vakit geçirmekten hoşlanıyorlar, özel bir yerim olmasından hoşlanıyorlar, paylaşmaktan hoşlanıyorlar. O zaman sorun ne? Sorun bende mi, ben mi hata yapıyorum sevgilimin en iyi dostum olmasını istemek ve
beklemekle?

Dışarıda gene inanılmaz bir gurup var. Gene gün ışığında yazamıyorum. Ancak hava kararmaya başladıktan sonra… Bugün de işyerinde kendimi işe boğup düşünmemeye çalıştım, ama günün sonunda gene yenildim. Hem de nakavt, tam onikiden.
————————————————————————————

Bir Yorum Yazın

You are logged in as . To logout, click here.