Yeni tost makinasının öyküsü
11 Temmuz 2010 Pazar, 11:39 | YimmekTost makinası benim için mutfağın en önemli araçlarından biri. Esas olarak tost yapmak için değil, ekmek ısıtmak için kullanıyorum. Sabah kahvaltıda da tam buğday ekmeği yediğimizden, kendilerinin de tadı sıcakken güzel olduğundan, her gün kullanıyorum. Tabii eski gözdelerimden (hala eve gelen ziyaretçiler tarafından ısrarla istenen), bazlamada kaşarlı sucuklu tost için de gerekli olduğunu unutmamak gerek :)
İşe büyücek bir tost makinası ile başlamıştım, gerçekten ağırlıklı olarak tost makinası olarak kullanarak. 6 sene önce yemek yeme düzenimi değiştirince, makinanın işlevi ekmek ısıtmaya dönüştü. Mutfakta kocaman bir tost makinası anlamsız hale gelmeye başladı. Üstelik büyük tost makinaların asıl amacı tost yapmak olduğu için, ekmek ısıtırken fazla bırakırsan ekmeği eziyordu. Ben de elimdekini yeni kendi evine taşınan bir arkadaşıma hediye ederek, küçük bir tost makinası aldım.
Küçük tost makinası hem hafif, hem az yer kaplıyor, hem de işimi görüyordu. Problem oydu ki, fazla küçük bir model olduğu için, ızgaralarını değişebilir yapmamışlardı. Bir süre sonra ızgaraları çizildiği için atıp yenisini almak zorunda kaldım. Aldığım sıradaki yeni modeli (Arçelik) hem estetik açıdan orantılı, hem ızgaraların hafif çukurluk olması nedeniyle kalın tostları da yapabiliyordu, üstelik çizildikçe ızgaralarını yenisini alıp değiştirebiliyordum. Hatta artık masaya taşıyıp ekmekleri sıcak tutup, anında çıkartıp yemeye bile başlamıştım. Hayat güzeldi :)
Daha sonra bir gün “o” tost makinası düştü ve kırıldı… Nolcak canım yenisini alırız dedik (gerçekten ucuzdu da), hemen yakındaki Arçelik dükkanına gittik ve havamızı aldık. Artık “yenisi” çıkmıştı. Onun gibi estetik değildi, üstüne üstlük açma-kapama düğmesi yoktu! Satıcı “fişe takıp çalıştırıp, daha sonra fişi sökerek kapatabilirsiniz” diyordu (hadi canım! inanmam!). Küçük model kullanan insanların bir açma-kapama düğmesine ihtiyaç duymayacağına karar vermişler. Dakikalarca tartışmam bir anlam ifade etmedi doğal olarak, hışımla gidip başka markaların modellerini gezdik; hepsi sözleşmiş gibi açma kapama düğmelerini kaldırmışlardı. Kaç kuruş kâr etmiş olabilirsiniz ki… İnsanların ucuz olduğu için değil, gerçekten daha çok sevdikleri/işlerine yaradığı için küçük tost makinası alıyor olabileceklerini o küçük beyinleri düşünememişti.
Diğer markaların daha da kötü olduğu için; büyük tost makinaları da çok büyük ve ağır olduğu için yine gittim Arçelik aldım ama kullandığım süre boyunca o açma-kapama düğmesinin kaldırılması fikrini üreten ve uygulayan insanlara beslediğim güzel(!) duyguların onlara bir şekilde ulaştığını umuyorum. Geçenlerde o da bozuldu… tahmin edin neden? Sürekli fişini söküp/takmaktan dolayı kordonu temassızlık yapmaya başlamıştı, fişe taktığımda elektrik atlaması yapıp tüm evin sigortasını attırdı (açma-kapama düğmesine ne gerek var canım!). Ben de kendisini hurdacıya verdim.
“Bu sefer kesinlikle Arçelik almayacağım, iki kuruş fazla para vereyim, servisi zor bulunan pahalı bir marka olsa da razıyım; ya da ızgaralarını değişmeyen çok uyduruk bir marka alayım, atar yenisini alırım” deyip araştırmalara giriştik. Giriştik girişmesine de, durum hiç iyi gözükmüyordu. Didem’in özellikle aklında Fakir vardı ama ne onun ne de diğer pahalı markaların küçük modelleri yoktu, olağan markaların küçük modellerinin hepsi birbirinden çirkin görünüyordu (Arçelik de kendisini aşarak daha kötüsünü yapmayı başarmıştı). Gerek fiziksel olarak, gerek İnternet’te bir sürü dükkan gezdim. İnat ettim, 15-20 gün tost makinasız kaldım; “acilen” yenisini almadım. Sonunda pes ettim…
Diğer modeller kötü de görünüyor (her gün mutfakta göreceğim o aleti), ucuz da değil, üstelik yakında servisleri de yok. Arçelik almamak gerçekten anlamsız olacaktı, yakındaki Arçelik dükkanına gittik. Parasını içim kan ağlaya ağlaya ödedim… Ama stokta görünen makinayı depoda bulamadı satıcı. Bir başkası satıp stoktan düşmeyi unutmuş. Çevredeki iki dükkanı daha aradı, onlarda da yoktu. Vitrindekini vermeyi önerdi, kabul etmedim, geri iade alıp çıktık. Üç dükkanda birden olmaması bir işaret olmalı düşüncesiyle, bir tur daha dolaştık. Bu sefer Sinbo’nun küçük ve uyduruk ama nispeten düzgün görünüşlü bir modeline “razı oldum”. İstediğim renginden yoktu (tek tek tüm kutuları açtık, çünkü üzerine bir etiket yapıştıramamışlar renginin ne olduğunu söyleyen), başka bir rengi de kabullendim ama teflonlarında deformasyon olduğunu farkettik. Diğer kutulara baktık, hemen hepsinde aynısı vardı. Bırakıp kös kös çıktık…
Çaresizlik içinde yakında bir Arçelik dükkanı hatırlayıp, ona gitmek için alışveriş merkezinin o katına indim. Bir de ne göreyim, bir Fakir dükkanı. Daldım içeri, şunu şunu istiyorum dedim… Yoktu tabii. Diğer modellerine baktım, Persa isimli bir modelini gördüm. Biraz fazla yer kaplıyordu (orta boy model denebilir) ama beklemediğim özellikleri vardı: Isıtma derecesi ayarlanabiliyor, daha da önemlisi kapağının ne kadar yüksekte duracağına kademeli bir ayarı vardı (yüksekte/alçakta gibi ızgara/tost ayarı değil) ve tostun ne kadar ezileceğini ayarlayabiliyordun. Hafif bir eğimi vardı, kirleri ve yağları toplayabileceğin sökülable/takılable bir toplama kabı. Hiç de ağır değildi, hafif bile sayılırdı, ekmek ezme derdi de yoktu. 100 kaattı ama değer dedim, Didem arabayı park edemediği için gelemedi bakmaya; tamam dedim yine de alıyorum… Tam paketlerlerken “ızgaraları değişiyor mu” diye sordum… Hayır dediler, ama nasıl olur diğer modellerin ızgaraları değişiyor dedim. “Evet ama bunun değişmiyor ama değişen modellere göre çok daha kaliteli ızgaraları, kolay çizilmez” (yeme beni corç) dediler. Diğer modellerse bu özellik bileşimine sahip değildi. Çökmüş bir halde çıktım… Gittim Arçelik dükkanına, küçük modelden orada da ellerinde yoktu (bir sürü başka saçma sapan model vardı). Eh dedim, artık kesin almamalıyım Arçelik bu kadar işaretin üzerine deyip kös kös eve döndüm.
Evde İnternet’te bakınırken, Hepsiburada’da aynı ürünü gördüm. Fakir dükkanında 100 TL olan, orada 80 TL’ydi (üstelik n taksit); Didem’in de gaz vermesiyle, tamam ya ızgaraları giderse yenisini alırım, öf ya — diğerleriyle çekeceğim derde değmez deyip sipariş verdim.
Geldiğinde ise başka bir dert beni bekledi, kutusundan çıktığı gibi fabrika hatası, aletin ısı göstergesi 360 derece turluyordu. Kılavuzdan tam anlaşılmıyordu böyle olup olmaması gerektiği. Servisi aradım, bir sorun olduğunu teyit edince de götürdüm. Bir-iki gün de öyle gecikti ama sonunda muradıma erdim:
Üstte saydığım bilumum güzelliklere, ek olarak tost makinasının altının da ısınmadığını farkettim; böylece sıcakken de fişi sökülüp kolaylıkla taşınabiliyor (ısınmış ekmeği sıcak tutma amaçlı).
Izgaraların değişmemesinin yanı sıra iki beğenmediğim tarafı var. Biri kordonunun çok kısa olması. Büyük olasılıkla kalabalık yapmasın, altındaki kablo toplama yerine sığsın diye kısa tutmuşlar ama biraz kullanışsız hale getirmiş eğer prize çok yakın bir düzeneğiniz yoksa.
Diğeri ise, ışıklarının alışıldık olmaması. Bir tane fişe takılı ışığı var, o sürekli kırmızı yanıyor ama o sırada çalışmıyor tost makinası. Çalışırken yeşil ışığı yanıyor ve belirli bir dereceye ulaştığında (ya da kapalı olduğunda) ışık sönüyor. “Fişe takılı ışığı” koymak çok aptalca bir tasarım bence. Onun yerine çalıştığı zaman kırmızı yansa (ısıtma anlamında), istenilen ısıya ulaştığında yeşil yansa (işlem tamam tadında), hiç açık değilken de hiçbir ışık yanmasa çok daha başarılı olurdu.
Yine de toplamdaki özellikleri nedeniyle şu ana kadar kullandığım en iyi tost makinası ilan ediyorum kendisini. Aynı zamanda ızgara tabii ama o kısmı benim ilgimi çekmiyor.
Deli misin adam, niye tavada ekmeği ısıtmıyorsun ya da bir ekmek kızartma makinası almıyorsun dediğinizi duyar gibi oluyorum… Çünkü ekmeği tavada ısıtınca çok çabuk soğuyor ve uzun kaldığında da katır-kutur oluyor. Hani arada bir, değişik bir lezzet olabiliyor ama her gün her gün çekilmiyor. Ekmek kızartma makinası ise adı üzerinde ekmek kızartmak için, bense kızarmış değil sıcak ekmek istiyorum. Tost makinası bir nevi ufak çaplı bir fırın görevi görüyor.
Kazara tüm bu yazılanlara anlam veremeyip, “alt tarafı bir tost makinası” diyenleriniz varsa, beni tanımıyor musunuz diyeceğim :)
“Yeni tost makinasının öyküsü” İçin Yapılan 4 Yorum
Merve Uluser 12 Temmuz 2010 Pazartesi günü dedi ki :
Valla üşenmedim ve okudum tamamını. Çünkü çok akıcı olmuş. :) Benim de böyle takıntılarım vardır, o yüzden yazınız hoşuma gitti. :) Geçmiş olsun.
b 20 Temmuz 2010 Salı günü dedi ki :
Bir daha böyle bir şey yaşarsan beni ara, stokları taratırım. Şu işin bir faydası dokunsun arkadaşlarıma :)
Tost Makinası 30 Ağustos 2014 Cumartesi günü dedi ki :
Tost Makinası kabusu :)
mustafa 04 Ağustos 2017 Cuma günü dedi ki :
Yazınızın tamamını okudum çok haklısınız tost makinesi benim için de ayrı bir öneme sahiptir. Arzum ar 225 modelini 10 yıla yakın kullandıktan sonra o kalitede bir ürününü almak istedim, ona yakın ar 254 modelini buldum ve aldım almasına ancak eski kaliteyi bulamadım. Kullanıyorum ancak her yeni üretimde kalite gün geçtikçe düşüyor.