Öyle bir seyir defteri…

Notbuklar ve biz…

02 Mart 2005 Çarşamba, 09:07

Tonguç Yumruk’un notbuklarla ilgili feryat edişini okurken içim cız etti. Ezelden beridir sıkıntılı olduğum, hatta birkaç ay önce enstitüye notbuk alırken teslim olduğum o acıyı hatırladım. Yepyeni bir notbuk alırken bir kere bile kullanılmamış Windows’un lisans parasını vermiş olmaya mı, kullanacak kişi F klavye kullanmasına karşın Q klavye almış olmamıza mı (arada değmeyeceğine karar verilen süper fiyat farkı sağolsun), benim üzülerek ve utanarak da olsa bunun bir parçası olmama mı bilmiyorum. İstenen accupoint fareleri notbuklarında bulunduran tek makul firma, Linux’un züper destekleyicisi, IBM sağolsun Türkiye’de (en azından az sayıda alımlarda) Linux yüklü dizüstü satmıyor.

Aslında sorun Linux yüklü dizüstü de değil… Ortadaki sıkıntı firmaların işletim sistemsiz dizüstü satmıyor olmaları. Tamamen teknik desteğini ver(e)meyecekleri bir işletim sistemi ile aleti satmıyorlar. Pili, winmodem’i, kablosuz cihazı, vs vs ile beraber. Hadi diyelim ki Linux yüklü aldık notbugu? Ne alacağız? Suse? Redhat? Peki ben bunları da kullanmayacaksam, yerine hemen -kendi zevkime göre- başka bir işletim sistemi kuracaksam ve bunların da lisans/destek parasını ödemek istemiyorsam ne olacak?

Bir masaüstü bilgisayarından kat kat paralar saydığımız bilgisayarı kendi zevkimize göre özelleştiremiyoruz. Üzerinde o değil de şu fare olsun diyemiyoruz. Mesela Didem’in derdi daha bi büyük, o trackball istiyor, accupoint en azından az da olsa hala bulunabiliyor. Klavyesi farklı olsun, diski daha hızlı olsun, vs dediğimiz anda model hatta marka değiştirmek zorunda kalabiliyoruz. Olmasa bile fahiş parça değiştirme fiyatları çıkabiliyor karşımıza. Bazen de hiç sonuca ulaşamıyor; o kadar parayı verip kendi istediğimizi değil de, piyasada yaygın olanı sevmek (!) durumunda kalıyoruz.

Birçok arkadaşımın benimle dalga geçmek için kullandığı “takoz” dizüstü bilgisayarımın yenisini al(a)mamamın nedenlerinden bazıları bunlar. Evek, aletle seneler içinde (4.5 sene hey gidi yıllar) bir uyum oluştu aramızda ve yedek parça takviyeleri ile ilk günden daha bile iyi çalışıyor. Ama esas problem ödeyeceğim paranın karşılığında -istediğim- gibi bir notbuk alamayacak olmam.

Kısaca “savaşın” birkaç ay önce gerçekleşen ilk raundunda teslim olduğumdan utanç ve üzüntü içindeyim ama kalanı (en azından kendime eninde sonunda bi gün alacağım notbuk) için hala sonuna kadar savaşa hazırım.

Gezegen | Yorum Yok »
 

Haberci “Türkiye Renkleri”

28 Şubat 2005 Pazartesi, 21:33

Oy oy oy… TRT onu bunu şunu derken Coşkun Aral’ı da transfer etmiş haberimiz yokmuş. Meşhur Haberci programı Türkiye’yi gezerek kendi gözüyle anlatıyor. Tabii bir TRT klasiği (ve Haberci’nin kaderi), güzelim belgesel 23:30 gibi uzaklarda bir saatte…

Ben tez zamanda Haberci’nin bilumum bölümlerinin DVD’lerinin çıkmasını talep ediyorum.

Gezegen | 3 Yorum »
 

İç iç nereye kadar…

28 Şubat 2005 Pazartesi, 18:14

Efenim bir 10 kiloluk sıkmalık portakalı daha mefta etmiş bulunuyoruz. Ancak 4-5 gün dayanabildi kendileri. 10 kilonun hilafsız 8-9 kilosu ise tarafımdan iç edildi.

Acayip derecede portakal suyu müptelası oldum. Tatlı ihtiyacım oldu mu ona saldırıyorum, kolay da sindirilip hızlıca beyne vuruyor meret. Katı olarak portakal bile az yer oldum… Arada bir kiviye de saldırmasam meyva namına yediğim başka bişi kalmadı.

Portakal öncesi benzeri bir sendromu mandalina ile yaşamıştım (o da net tatlıdır yauw). Biraz daha dengeli meyva yesem güzel olacak aslında.

Yimmek | Yorum Yok »
 

Takıntılıyım, takıntılısın, takıntılı…

28 Şubat 2005 Pazartesi, 15:40

Türkiyebilgitoplumu listesindeki bitmek tükenmek bitmeyen F klavye tartışmalarını izlerken bir kez daha TSE’nin açılımında ve bilumum metinlerinde geçen “standard” kelimesine takıldım. Zamanında orada çalışırken de batmıştı ama tabii sade ve daha ilk işinde çalışan bir bilgi işlem elemanı olarak göz ardı etmiştim. Bu kez tuzum kuru olaraktan Türk Dil Kurumu’nun imla kılavuzundan baktım. Basbayağı “standart” diye yazılması gerekiyor ve ancak ünlü bir harfle başlayan bir ek geldiği zaman t -> d yumuşamasının olması gerekiyor. TSE’nin kendi kurum ismi de dahil olmak üzere tüm belgelerinde ise “standard” diye geçiyor kelime. Trajikomik…

Benim gibi diline takıntılı olanlar için Lale‘yi (bir kez daha) tavsiye etmeden geçemeyeceğim. Program alerjili olanların da bir alternatifi var artık. Türk Dil Kurumu uzun zamandır “yapım aşamasında” olan online İmla Kılavuzu‘nu birkaç hafta önce hayata geçirdi.

Gezegen | Yorum Yok »
 

New Riders of Purple Sage

28 Şubat 2005 Pazartesi, 15:29

Günümün leziz yeniliklerinden biri, ChrisGoes amcanın yeni hediyesi New Riders of Purple Sage grubunun kendileriyle aynı adı taşıyan ilk albümü oldu.

Hiç Grateful Dead’in Working Man’s Dead albümünü dinleyip doyamadığınız oldu mu? Valla benim çok oldu… en favori plaklarımdan biridir kendileri. İşte Jerry Garcia’nın da yer aldığı bu ekibin ilk albümü sanki Working Man’s Dead’in expansion pack’i gibi.

Musiki | Yorum Yok »
 

Ve zzz…

28 Şubat 2005 Pazartesi, 15:02

Evek, inanılmaz ama gerçek… Sonunda herkesin okumasına açık bir günlük sahibi oldum. Nasıl oldu, daha doğrusu “vallah olmaz” demekten nasıl “olabilir galiba” ve sonrasında “olsun yaw” noktasına geldiğim hakkında hiçbir fikrim yok.

Günlüğün “Gezegen” kategorisi de Enver Altın’ın yardımıyla http://gezegen.linux.org.tr adresine bağlandı.

Daha önce tuttuğum kapalı günlükten seçmece (daha doğrusu sakıncalı olmayan) yazıların bu yılbaşına kadar olanlarını aktardım. Bir ara biraz daha eskilere de gideceğimi umuyorum.

zzz.fisek.com.tr adresini kişisel web sitem olarak düşündüm. Seyir defteri dışında yok henüz hareket, yakında ya da uzakta bir ara bişiler koymayı hayal ediyorum.

Oole iste. Başladık bir işe bakalım nasıl olacak…

Genel | 1 Yorum »
 

Yabancı konuklar ve basın…

27 Şubat 2005 Pazar, 22:31

Türkiye’ye yıllar içerisinde birçok yabancı konuk geldi gitti. Stallman, Maddog, Ian Murdock ve daha niceleri… Hatta bir ara Linux International toplu çıkarma bile yapmıştı.

Şimdi bakıyorum da… Hiçbiri Bill Gates’in gelişi kadar toplumda özgür yazılımın bilinirliğini arttırmadı. Senelerdir var olan kavramlara artık basın ilgi gösteriyor, basının ilgisi gündemi takip eden insanları da çekiyor.

Niye kasıyoruz ki möhim yabancı konukları falan çağıralım diye? Kendi kendimize oynamak için mi… Para toplayıp Bill Gates’i çağıralım şöyle yılda bir-iki kere, özgür yazılım için reklamın alası olacak gibi.

Gülsem mi, ağlasam mı, ne bekliyordum ki diye kendimi mi sorgulasam…

Gezegen | Yorum Yok »
 

Büyük somon küçük somonu yer mi?

27 Şubat 2005 Pazar, 22:07

Genelde en fazla 1 kg civarında küçük somonlar alıp ızgara yapardık. Balıkçıya son gittiğimde 5-6 kg civarında koccaman somonları görünce dayanamadım tabii, lezzetleri pek övülür büyük somonların. Aldım 2 adet, böldürdüm 6’şar parçaya (her biri neredeyse 1 kg civarı, maşallah). Hatta ilkini taze taze Ümit Bozkır mide fesadı geçirircesine Antep’e gitmeden önce bizde konakladığı sırada yedi.

Netekim yedikçe düşünüyorum da (evek yarım tanesi ızgara olup mideme indi şimcuk), yaw sanki küçük olanlar daha lezzetli geliyor bana. Didem’e sordum, o da aynı düşüncede. Löp löp et bu sadece… Et fazlalığından sanki tadını alamıyorsun balığın. Derisi ise lezzetsiz. Sanki küçük olan somonlar derisi ile beraber çok daha lezzetli gibi.

Büyük somonların makbul olduğu düşünülünce, ilkinç tabii…

Yimmek | Yorum Yok »
 

Yeşil Nalın rulz!

27 Şubat 2005 Pazar, 00:29

Uzun bir aradan sonra bugün (dün oldu artıkın) Löker ve tiyatrocu tayfa ile beraber Yeşil Nalın isimli o güzide lokantaya gittik. Van’dan ayaklarının tozuyla gelen tiyatroculara et yedirmek biraz komik oldu tabii (orada da bol bol et yemişler) ama genel olarak pek memnun kaldılar yemekten.

Lokma Kebabı diyorum başka bişi demiyorum… Tabii bir de tulum ile sıcak susamlı pufuduk lavaş. Zayıflamak mı? Hı, ha, hmm….

Yimmek | Yorum Yok »
 

Açık kaynak kodla çalışacak iş bulmak…

27 Ocak 2005 Perşembe, 11:33

MySQL yöneticilerinden Brian Aker amca çok güzel bir röportaj vermiş Newsforge’a, MySQL’in sayfasında vardı bağlantısı, yeni okudum.

Kısaca pek leziz özetlemiş olayı :
http://business.newsforge.com/business/04/05/04/1058254.shtml

MySQL’in olaylara yaklaşımını pek seviyom.

Gezegen | Yorum Yok »