Öyle bir seyir defteri…

Komut satırından işlemci frekansını değiştirmek

05 Ağustos 2009 Çarşamba, 10:42

Pili kaput olduğu için işlemcinin sürekli tam gücünde çalışması istenen, bir işe yaramadığı için de kpowersave’in sürekli çalışıp kaynak tüketmemesi istenen bir makinada kpowersave açılışta çalışmadığında işlemci frekansı düşük kalıyordu.

Az bir Google çalışması hemen değiştirilmesi gereken dosyanın ne olduğunu ortaya çıkardı.


echo "performance" > /sys/devices/system/cpu/cpu0/cpufreq/scaling_governor

komutunu, önüne sleep 30s eklemeyi de unutmadan (Pardus’ta local.start’ın diğer servislerden sonra değil de önce başlamasını atlatmak için) açılışa ekledim. Kpowersave’den daha az kaynak yediği kesin :)

Gezegen, Pardus | 1 Yorum »
 

Fotoğraftaki iki LKD yönetim kurulu üyesini bulunuz

21 Temmuz 2009 Salı, 16:27

Yıl :1993 (16 sene önce)

Yıl :1993 (16 sene önce)

Kopya çekmek için, Linux Kullanıcıları Derneği (2009-2010) Yönetim Kurulu’nun derneğin onursal başkanı Mustafa Akgül ile beraber Haziran 2009’da çekilmiş bir fotoğrafına bakabilirsiniz.

Gezegen | 5 Yorum »
 

Kargo eylemlerinde yeni aşama

20 Temmuz 2009 Pazartesi, 21:52

Fiziksel engellerden bağımsız hareket etmeyi seven bir insan olarak, özel kargo sık kullandığım araçlardan biri. Bir aksaklık olmazsa bir gün içinde ülkenin herhangi bir yerindeki bir cismi bulunduğunuz yere ışınlayabiliyorsunuz (ya da tersi).

Elbette buradaki “aksaklık” kısmını atlatabilmeniz için çeşitli anlarda etraftan dolaşabilmeniz gerekiyor. Örneğin kargonun adresinizden alınmasını istiyorsanız yerine/firmasına göre belli bir saate kadar haber vermeniz gerekiyor. Ya da kargonun sabah elinizde olmasını istiyorsanız (ya da gün boyu adreste değilseniz) ve firmanın ne zaman teslim edeceği belli olmuyorsa, sabah erken telefon edip “kargomu dağıtıma çıkarmayın” deyip direkt kargo şubesinden almak daha pratik olabiliyor. Kargo bir kez dağıtıma çıktıktan sonra, isteseniz de şubeden alma şansınız kalmıyor — kapıya kağıt bırakırlarsa, kargo aracı şubeye dönene kadar havanızı alabiliyorsunuz.

Bilumum ince hesaplarla yapılan çalışmalara geçen hafta bir yenisini ekledik. Kargoyla bir dizüstü gelecekti… Acelemiz yoktu, gün içinde herhangi bir saatte gelebilirdi. Öğlen saati bir ara kargo şubesinin tarafına gidince, uğradık, belki öğlen yemeği için dönmüşlerdir diye ama havamızı aldık, kargo araçtaydı. Biz de hayatımıza devam ettik. Tabii herhangi bir saatte olur derken burada anahtar kelime “gün içinde”ydi. Akşam başka bir mekanda dizüstüyle alemlere akacaktık :)

Saat 17:00’ye yaklaşınca, artık elime koluma hakim olamayıp kargo firmasını aradım. Daha önce de bu şube bir kargomu adresi yanlış okuyarak yanlış yere götürme başarısını gösterdiklerinden, kendilerine güvenim tamdı (bu olayda şubeyi müşteri hizmetlerine şikayet etmiş olmamdan dolayı mimlendiğimden de ürkmüyor değildim) . Aracı aradılar, “biraz yoğun bugün, 19:00’da getirseler olur mu” sorusuna cevabım “@!$#!” şeklindeydi. Saat 17:00’ye kadar bekleyebileceğimi, o kargonun da bugün elimde olması gerektiğini belirttim. Bunun üzerine “oyunun” daha önce hiç gelmediğim bir seviyesine geldim, kargoyu (5 dakika uzaklıktaki) kargo aracından teslim almak üzere randevulaştık. Kargo aracının olduğu yere gittik, sokakta belgeyi imzaladım ve kargoyu teslim alarak, mutlu bir insan olarak döndüm — sakallı puanları benimdi!

Memat | Yorum Yok »
 

Pardus 2009’da Yerel Depo ve Delta Paketleri

18 Temmuz 2009 Cumartesi, 00:10

2007 sürümünden beri Pardus resmi deposunun bir yerel yansısını oluşturmak biraz uğraştırıyor. Daha önce rsync ile kolaylıkla yansı alabilirken, rsync’le yansı almak çok pahalıya patlar hale gelmişti — geçmişe dönük tüm sürümleri de çekmek anlamına geliyordu bu. Yansılama sırasında eski sürümleri atlamak için wget’le çalışan hızlı/kirli bir betik yazmıştım zamanında.

2009’da “atlatılacak” paketlere bir de delta paketleri eklendi. Artık yansı almaya çalıştığınızda hem paketlerin kendilerini, hem de delta paketlerini çekmeye başlıyorsunuz. Yerel depo oluştururken delta paketlerini de almamak için betiğe birkaç satır ekledim, şuradan alabilirsiniz.

Bu betikle oluşturulan bir depoyu kullanacak paket yöneticisinde delta desteğini kapatmayı unutmayın :)

Gezegen, Pardus | Yorum Yok »
 

Coşan morlar

17 Temmuz 2009 Cuma, 09:36

Geçtiğimiz yıl bahçeye dikmek için çeşitli bitkiler bakarken, güller için “zaten bir sürü var; dikecek yer yok, alamayız” diye muhalefet halindeydim. Sonra kendimizi üç tane gül almış bulmuştuk, üstelik biri benim ısrarımlaydı — çok güzel mor rengi olan bir güldü. Genelde “renkli” içecekler ve dondurmalar yemeyi sevdiğim için eğlence konusu olmuştu tabii :). Bunun üzerine bahçede benim daha çok göreceğim bir yere diktik…

O yıl aldığımız sırada üzerinde açmış olan gülleri budadıktan sonra, yeni hiç açmamıştı. Acaba yerini beğenmedi mi diye düşündük hatta… Bir-iki ay kadar önce sonunda bir tane açtı. Evde bayram havası esti, hatta o sırada bir günlük yazacaktım onunla ilgili ama fırsat olmadı. Bu hafta ise iki tane birden açtı, hatta üç tane daha açacağının habercisi goncalar belirdi.

Bugün çıkacak Pardus’un “mor” 2009 sürümünü mü kutluyor diye düşünmeden edemedim…

Gezegen, Pardus | 2 Yorum »
 

Doruk dur!

16 Temmuz 2009 Perşembe, 13:32

Dün annemlerin Gölbaşı’ndaki evindeki kayısı ağacına dadanmak suretiyle, bir sepet dolusu kayısı topladım.

Hemen hepsi kızarmış ve artık düşmek üzere olan kayısılar. Çok büyük bir ağaç diil ama acayip fazla meyva vermiş bu yıl. İki haftadır toplananların üzerine ben topladım, hala ağaç doluydu ben bıraktığımda :)

Gözüm doymadı, bir de Didem için özel olarak fazla yumuşamışlardan derlenmiş bir tepsi daha aldık.

Şimdi kayısı yiyip duruyorum ve duramıyorum, daha çok daha çok daha çok kayısı… Birinin bana dur demesi gerekiyordu, durmadan kayısı yiyordum. Sonunda kendi kendime diyorum : Doruk, dur!

Ama çoook lezzeeetliiii… Pazarda hiç bu kadar güzel kayısı bulamadık bu sene.

Yimmek | 2 Yorum »
 

Kendinden geçene kadar şizo

29 Haziran 2009 Pazartesi, 17:51

King Crimson kadar kendi içinde kısa zamanda bu kadar değişken, bu kadar farklı müzikler yapabilen az grup vardır. Beni ilk “In Court of Crimson King” vursa ve “Islands” cilayı çekse de, farklı n tane döneminden en sevdiğim zaman 1973-74 dönemi olsa gerek — David Cross ve John Wetton’lı hali (1973 için James Muir’i de unutmamak gerek). Agresifliği, doğaçlamaları, nam nam…

Belirli bir zaman sonra o dönemin iki stüdyo albümü (Starless and Bible Black, Red) ile yeterince haşır neşir olmuş oluyor insan, müzik fazla “tahmin edilebilir” hale gelince konserlere yöneliyor.

Konsantre bir doz ile sakinleşmek için “Night Watch” konser albümü birebir. Çift CD’de en rafine konser yorumlarıyla doyuyorsunuz. Önceki dönemlerden Crimson parçalarını bu dörtlünün yorumuyla dinlemek de ayrı bir tat (özellikle David Cross’un viyoliniyle).

Fazla “Night Watch”u bilir hale geldiğinizde çözüm var, King Crimson Collectors Club’ın (KCCC) yayınladığı o dönemki konser albümlerine dadanmak. Ses kalitesi onun kadar iyi değil ama farklı varyasyonlar sunuyor insana.

Gavurların deyimiyle “kutsal kase” ise “Great Deceiver” seti. O konser setini baştan sona 4 CD olarak dinlemek tam bir 73-74 dönemi King Crimson konser maratonu, nadir yapılacak ama “merserize” eden bir eylem. Yüzüklerin Efendisi’nin 3 filminin extended sürümlerini arka arkaya seyretmek gibi bişi.

Dün akşam iki tur döndürerek dinlediğim “Night Watch” beni kesmeyince, bugün de hala aşermeye devam edince “o” zamanının geldiği belli oldu. Yaklaşık 5 saatin yarısı geçti bile… Bitince mi? Kendimden geçmiş olursam ne ala, yoksa… bakarız :)

Musiki | 1 Yorum »
 

Yaz sıcağında serinlemek için Ankara gecesi

16 Haziran 2009 Salı, 21:06

Öğlen saatlerinde tiril giysilerle sıcaktan bunaldıktan sonra; şimdi bahçede esintide üşümemek için eşofman ve kazakla oturuyorum. Yaz için ne büyük bir keyif, darısı Temmuz/Ağustos’un başına…

Coğrafya dersinde boşuna dememişler, İç Anadolu Bölgesi’nde gündüz-gece arası ısı farkları fazladır diye :)

Memat | Yorum Yok »
 

Nostalji bacayı sarınca

31 Mayıs 2009 Pazar, 13:23

Çarşamba günü Ankara Üniversitesi’nin Bilişim Topluluğu’nun düzenlediği Linux seminerlerinden birinde konuşma yapmak üzere Eczacılık Fakültesi’nin yolunu tuttum.

Dile kolay, 7 sene önce en son o fakültenin kapısından girmiştim. Linux ve Özgür Yazılım Şenliği’nin ilki orada yapılmıştı. Daha binaya girmeden bile otoparkta araçla gelen malzemeler, bina önündeki açıklıkta mangalda pişen yiyecekler ve ilk kez verilen Yılın Penguenleri Ödülleri’nin imgeleri gözümün önünde uçuşuyordu.

Binanın içinde ise hemen hemen hiçbir şey değişmemişti. Aydınlık ve geniş fuaye aynen duruyordu — kantin, pinpon masaları, konferans salonları. Stand alanı ve internet cafe için elektrik/network hattı döşememiz, masaları yemekhaneden taşımamız gözümün önüne geldi. Piyano yerinde yoktu, onun yerine tüm duvarı kaplayan (büyük olasılıkla tarihi ilaçlar bulunan) bir ecza dolabı gelmişti. Bakındım, piyano hala vardı; pinpon masalarının olduğu mekanda bir yere yerleştirmişlerdi. Her taraf çok sakindi, ortalıkta koşturan yüzlerce penguen olmamasıyla bir ilgisi olabilir tabii :)

Etkinlik “Bayer Salonu”ndaydı. Koridorda ilerlerken, şenlik sırasında kaç kere bu koridordan koşarak salona gittiğimi anımsadım. En son bu salonda seminer verdiğimde; Murathan Bostancı ile beraber (Burak Dayıoğlu’nun deyimiyle “Apache Tontonları” olarak) “Apache Web Sunucusu”nu anlatmıştık.

“Linux Nedir, Yenir mi?” seminerimin slaytlarını perdeye yansıttığımda seminerin birkaç ay farkla da da olsa şenlikten bile eski olduğunu farkettim. Artık üşenmeyip gelecek sezona bu notları janjanlı bişilerle yenilemem gerekli :)

Seminere 30+ kişi katıldı. “Kimler Linux’un adını hiç duymadı” sorusuna hiç el kalkmayıp, “kimler Linux daha önce hiç kullanmadı” sorusuna ise sadece birkaç kişi el kaldırınca ne kadar yol katettiğimizi düşündüm.

Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni penguenlerin bastığı o 7 sene önceki halini merak ediyorsanız, şu 6 dakikalık filmi seyredebilirsiniz. Daha sonraki yıllarda birçok video çekimi yapılmasına karşın, bir daha hiç böyle bir film hazırlamakla uğraşan olmadı.

Gezegen | 2 Yorum »
 

Tarihin en kısa şenlik açılış konuşması

17 Nisan 2009 Cuma, 23:55

Her sene Linux ve Özgür Yazılım Şenliği‘nin açılış konuşmasını Linux Kullanıcıları Derneği adına her zaman Mustafa Akgül yapardı. Dernek başkanlığını ondan devralmış olmama karşın, “onursal başkan” sıfatı ile benden daha kıdemli olduğundan, yine de bu konuşmayı onun yapması bekleniyordu (benim umudum o yöndeydi en azından).

Oysa bu sene şenlik Internet Haftası içinde yer aldığından, Akgül Hoca yollardaydı ve şenliğin ancak ikinci gününe katılabilecekti. İş kısaca başa düştü :)

Açılış konuşmalarının uzamasından her zaman rahatsız olan bir insan olarak (insanlar açılışın bitmesini ve etkinliğin başlamasını bekler her zaman), 1.5 dakika civarı yaptığım açılış konuşması ile şenlik rekoru kırdığımı tahmin ediyorum. Sanıyorum üzerime mikrofonları takması daha uzun sürmüştü ;-)

Gezegen | 4 Yorum »